Coşkuyla, tutkuyla başlayan şey, her seferinde acı suçlamalarla, nefret dolu sözcüklerle, öfkeyle, ağlama nöbetleriyle, mutfak eşyalarının havada uçuşmasıyla ve çöküşle sona ererdi.
Zaman denen şey bir yanılsamadır. Geçmişin, saatlerin ve günlerin ve haftaların ve on yılların kül kadar ağırlığı vardır; gelecek zamansa, isterse sonsuza dek sürsün, daima saniye saniye yaşanır.
... Bazı insanlar içinde büyüdükleri evi hem özler hem de ondan nefret ederler. Hayat çizgilerinin özünde hep bir yara vardır: Terk edilmişlik, ihanet ya da nankörlük. Bu yarayla onlar ikinci kez doğarlar; gerisi yalandır.
Eğer o doğru kişiyse aranıza başkaları ya da ülkeler de girse, hatta ne kadar zaman geçerse geçsin, yine de geç sayılmaz. Onu yeniden gördüğün an aslında zamanın durduğunu anlayacaksın.
Yapamadığın, cesaretini edemediğin her hayalin ömür boyu peşinden gelir. Ve her tökezlediğinde, her mutsuz olduğunda, o hayal senin acaban olur. O acabalar zamanla keskelere dönüşür