Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ayet İstanbul Boğazından, son padişahla son şehzadesini alarak uzaklaştı.Hiçbir şey kalmadı geriye.Bir büyük boşluk kaldı geriye.Bir de bütün bunları, bulutların ufuk üzerinde koştuğu güz akşamları, kıyıya iyice yanaşan masal gemilerinin gölgelerine bakarak ve dahi o gölgeleri kendisi gibi görebilecek başkalarının varlığını da vehmederek dalgalara
Hayatım durmuştu. Soluk alabiliyor, yiyebiliyor, içebiliyor, uyuyabiliyordum. Soluk almamak, yememek, içmemek, uyumamak elimden gelmiyordu. Ama hayat değildi bu. Çünkü beni aklen doyuracak bir arzum yoktu. Bir arzum olduğunda, onu gerçekleştirsem de gerçekleştirmesem de bir şey değişmeyeceğini önceden biliyordum. Bir peri çıkagelse de bana, “Dile
Reklam
Kemal Sayar &Tereddüt
Seyir hâlindeyim, bu bir lütuf gibi. İnsanlara dâhil olamıyorum. Her şey kendi içimde, insanların telaşına dâhil olamıyorum. Allah ile farklı bir muhabbetim var. Hani ruh hisseder ya her şeyi, o travmadan sonra bambaşka bir insan oldum. İnsan kendisine gafil ama Allah bir tünel içerisinde beni korudu. Hırslarım vardı ve bu süreçte bunlardan
Yalnız bir opera
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın ya da kıskandığın diyelim yani yaşamışlık sandığın
Metis YayınlarıKitabı okudu
Kendisi gibi henüz küçük yaşlarda, henuz ana kucağindayken köylerinden çıkarilip tehcir edilen yaşıtlarının kimisi hastalıktan, kimisi açlıktan veya sefaletten ölürken, kimisi de yol boyunca şu veya bu köyün civarından, şu veya bu dağın eteginden, vadilerden "kafle" ler halinde hangi meçhule doğru yürüdüklerini bilmezken, kimi insanlar tarafindan sahiplenilip evlat edinilen, yaşamlarinın bu bölümunu bu kez de hiç tanımadıkları, hic bilmedikleri bu yeni ana ve babalar sayesinde sürdurürken, terk ettikleri diyarlardan, Bakırmaden'den, Pertek'ten, Harput'tan, Muş, Bitlis, Erzincan, Sivas, Tokat, Erzurum'dan, Konya, Afyonkarahisar, Kutahya, Bursa, İzmit, Tekirdağ'dan, Urfa, Antep, Maraş'tan, Diyarbakır'dan, Malatya'dan, Arapkir'den yollara düşüp Arap çöllerine, Der Zor'a doğru gidenlerin hasbelkader "kılıç artığı" olarak sağda solda, orda burda kimi kaza veya bucaklarda, nahiye ya da köylerde kaldıkları için çoğunlukla ilk meslekleri çobanlık olan bu "Fılla uşağları", daha sonraları hayat denen ince uzun yolun bir noktasinda nasıl ve nedenini kendilerinin de bilmediği yepyeni koşullarda kimisi palanci, kimisi yemenici, kimisi demirci, nalbant, kalaycı, sobacı, marangoz, dokumaci, taşçı, terzi veya kuyumcu olarak birer meslek sahibi olup çoğunlukla küçük yaşta kaybettikleri için babalarını tanımazken, yine de irsi bir hastalık gibi babalarının, dedelerinin mesleklerini onların bıraktığı yerden sürdürüp yaşamlarına böylece devam ederken, aynı veya benzer koşullarda dört yaşında Tehcir'e çıkan babam, nereden nereye bu işe, bu mesleğe yönelmişti?
Sayfa 171 - Aras yay.Kitabı okudu
Umutsuzluğumuz şımarık çocuğumuzdu
Felaketlerin kıyısında körebe oynadığımız yıllardı. Bizi incitip kıranlara inat, kendimize mutluluğu yasaklamıştık sanki. Hayatın esas çocukları biziz derdik, ama ne çok kolaylaştırırdık bizi umutsuzluğun kucağına itenlerin işini. Dayanışmadan, kardeşlikten söz eder, ama yine de en çok yalnızlığımızla, bir başına kaldığımız zamanlarda
89 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.