Tsinandali'de esir alınan Prensesler ve Madam Drancy, acı ve korku dolu bir diyara doğru yol alıyordu. Başlarındaki dağlılar, esirleri kendi malı gibi görüyorlardı. Onları İmam'a teslim ettiklerinde büyük bir mükafat alacaklardı. Fakat dağlılar, esirlerinin önemi ve konumunun farkındaydı. Son derece gaddar tavırlar sergileseler de kimse
kimsenin kimseyi anlamadığı bu kör dil, bu kuyunun, kuyuların içinde terkedilmiş anlam, bir yerden bir yere kaçan ve hep aynı noktada buluşan yaralı umarsız yitik.. çocuklar kadınlar.. bilmiyor ki kimse ne zaman nasıl nerede başladığını bu zorba hayat kılıfının neden sürüp gittiğini..
"yedi yıl geçtikten sonra, plaza de mayo
yürüyorlar alana doğru
binlerce beyaz başörtülü kadın
ve binlerce yitik fotoğrafı
genç yaşlı kız erkek
binlerce desparecidos."
Yılgın, yaralı, yıkık, yüzüstü, yağmalanmış, yapayalnız, yerilmiş, yarım, yaslı, yalpalayan, yenik, yitik, yorgun, yoksun, yurtsuz; Y harfinden acılar yapmak.
Giden kadınlar sözlüğü, her harfinde başka bir yara…
Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle
daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere
Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle.
Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı.
Sonra sonsuz çalgısı sevinçsizliğin.
Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü,
parklara gidenler de
Duruma uymak kısaltıyordu günlerini
artamayan eksilmeyen bir