- Siz bu cümleyi okurken, bir yerlerde insanlar, ülkelerindeki savaş, açlık ve yoksulluktan kaçmak için sonu zifiri bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bu hikâye o kaçak göçmenlerle değil, onları kaçıranlardan biriyle ilgili. Adı Gazâ. Babası bir insan kaçakçısı, Gazâ da onun çırağı. Henüz 9 yaşında. Yani, hayata ve insana dair, öğrenmemesi
"Bütün cümlelerim ebedi uykusunda yatan babama, babalara ve onları çok seven evlatlara adanmıştır."
Hepimizin hayatlarında en büyük dönüm noktası olacak olayları vardır. Ben çok şükür ki bu dönüm noktasını yaşamadım ve umarım ki daha da yıllarca yaşamam. Çağlayan bey bu dönüm noktasını malesef ki yaşamış, çok sevdiği babasını
Musa EROĞLU'nun "Yolun sonu görünüyor " türküsünü dinliyordum.Bu türkünün sözleri öyle anlı şanlı şairlere ait değil.Ordu'nun Fatsa İlçesi'nden Dursun Ali AKINET adlı bir şoföre ait.Bu şoför aynı zamanda "Halil İbrahim" adlı türkünün de söz yazarı. Dursun Ali'nin 85 yaşındaki annesi hastalanır bir gün.Alır annesini Ankara'daki Hacettepe Hastanesi'ne götürür. Hastaneye yatırılır annesi.Tahliller istenir.Bir süre sonra Dursun Ali tahlil sonuçlarını almak için odadan çıkacakken annesi seslenir:"Nereye Dursun Ali?"Tahlil sonuçlarını almaya gidiyorum der Dursun Ali.Annesi oğlunu yanına çağırır,elini tutar ve der ki:"Gerek yok oğlum,yolun sonu görünüyor."Dursun Ali çok kötü olur.Olur mu anneciğim?Çok iyisin maşallah der ve odadan çıkar.Sonuçları alır ve odaya döner. Ne yazık ki annesi son nefesini vermiştir. Dursun Ali annesinin cenazesini alır ve koyulur yola.Fatsa yolunda ,cenaze arabasında bu sözleri yazar: Bana ne yazdan,bahardan Bana ne borandan,kardan Aşağıdan,yukarıdan Yolun sonu görünüyor. Işte herşey kocaman bir HİÇ... Ne yaparsak yapalım,hepimiz için yolun sonu görünüyor. Birgün hepimiz: Geçtim dünya üzerinden Ömür,bir nefes derinden Bak feleğin çemberinden Yolun sonu görünüyor. DİYECEĞİZ...
Roman ilk sayfalarında bir ayrıntılı bilgiler nedeniyle, akademik roman izlenimi veriyor.Ancak anlatıcı daha sonra üniversitede yaşanan olaylardan söz etmiyor. Bunun yerine, Ruh Sağlığı Hastanesi çalışanlarının, hastanenin bulunduğu kentte yaşayanların ve onların akrabalarının yaşamlarından kesitler anlatıyor.
Roman ilerledikçe bir başkahraman
Geri dönüşü olmayacak bir yolculuğa çıkacağını bilip hissettiğiniz en sevdiğiniz insanın o son anlarına şahit olup tanıklık etmek, giden mi daha çok acı çeker yoksa kalan mı sorusunun cevabını en iyi kalanların bildiği bir durumdu.
Belki dümdüz bir hayatı, nefes nefese çıkacağımız dik bir yokuşa kendi ellerimizle çeviriyoruz.
O yokuşu çıktığımızda ne gelmek istediğimiz yer orası ne de görmek istedigimiz kişi orada.
Dönüp bakınca yokuş daha da dik görünüyor.
İnecek derman yok, güç yok, zaman yok.
Boşuna tüketmişiz onca zamanı ve çabayı.
İnsan kendiyle verdiği savaşı kazanamıyor o yüzden.
Ya kalbine yeniliyor ya da aklına.
Aynı yolları hepimiz defalarca yürümedik mi?
Yolun sonu çıkmaz olduğunu bildiğimiz halde, her çıkmaz sokağın, çıkmaz olduğunu anlamak için sonuna kadar yürümek zorunda bırakılmadık mı?
Yolun sonuna geldiğinde ise istemediğin bir yerde istemediğin bir hayatı "tüketmek" kaldı hepimize geçmiş olsun demeyeceğim.
Neyse ki yarın var; umutların en sevdiği gün...