Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hiç Kimsenin Dünyasında
Hiç Kimsenin Dünyasında
İçiyorsak sebebi var.💙💙💙 Okumaya henüz başladım. Kitaplığımdan mavi mavi bir şey akıyordu. İç sesim oku oku...🦋💙
Sema Cnklc
Sema Cnklc
💙 Kalbi güzel.Sıcak. Kitabı gibi.💙 🦋🦋🦋12 öyküden oluşan kitap, yazarın kurgu dünyasında içinde bulunduğu toplumun gerçeklerine ışık tutuyor. Okura anlatmada yol ve yön tayin ediyor. Kitapta altını
Mutsuz Olmak
Kuşkusuz, insanların hazzı aramakta ve acılardan kaçınmakta hayatî bir çıkarları vardır. Ama eşyanın tabiatı icabı bunu her zaman başarmak mümkün olmaz. Acılar, istisnaları bir kenara bırakırsak, insanları mutsuz eder. Hayatımızdan çıkmalıdırlar. Ama er geç çıkagelirler; yaralanma ve hastalığa bağlı bedensel acılar, hayal kırıklığı hissine ve duyguların incinmesine bağlı ruhsal acılar, geçicilik ve ölümle karşılaşınca düşündüğümüz anlamsızlığa bağlı zihinsel acılar. Ağrı kesicilerin dindirici etkisi olur ama bütün ağrı kesici cephaneliklerini toplasanız bile, acıların her daim olmasını engelleyemez. Lâkin acıları anlamlandırma biçimi değiştirilebilir. Hazzı hissedilebilir kılan zıtlık deneyimini sağlamaz mı acılar? Acıyı tanımasam, hazzın ne olduğunu nereden bilecektim? En yoğun mutluluk anları, acının dindiği anlar değil midir? Demin az kaldı bulanıklaşacak olan gerçekliğe ayna gibi berrak bir tanım getiren, acı değil midir? Hayata yeni bir yön vermeyi teşvik etmez mi? Ben ne yaptım, neyi belki yanlış yaptım? Benim için önemli olan nedir? Hangi insanlara itimat edebilirim? Bitip gittiğimde bu hayattan geriye ne kalacak? Aktaracağım ne var? Tabii acı olmadan da mümkündür, kendine sürekli yeni yön tayin etmek, ama pek kimse yapmaz bunu çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanların hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir: işte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
Reklam
Hadi yirmilerinin başlarındaki gençlerin Atatürk, cumhuriyet, inkılaplar, sekülarizm, laiklik, batılılaşma, muhafazkarlık, İslam üzerinden birbirlerini yemelerini anlarım. Dünyaya bakarken bir yön tayin etme telaşının olduğu, ussal nazarın yalnızca ak ya da kara görebildiği yaşlar. Hoş olmaz ama anlaşılır. Ancak otuzunu aşmış koca koca insanların, sinkafla, sövgüyle atışmalarını anlayamıyorum. Hele bu sevimsiz atışmaları vasıtasıyla tatmin duyabilmelerini hayretle karşılıyorum. Çıldırtmak, kudurtmak, had bildirmek... Çok sevimsiz ve faydasız. O ya da bu sebeple öfke biriktiriyorsa insan, öfkesini böyle hoyratça harcamamalı. Misal, ben bu aralar küçük çocuğunun yanında yere çöp atan bir babaya girişmeyi düşünüyorum. Basbayağı çocuğunun yanında dayak atmak yani. Sokağı çöp kutusu gibi kullanan baba figürünün dayak yediğini gören küçük çocuk neler düşünür acaba? Sebep-sonuç ilişkisi kurup, babasının temiz bir dayağı hak ettiğini düşünür mü? Düşünmez. Sokağa çöp atmanın yanlış bir davranış olduğunu bilmesi mümkün değil. Çünkü ebeveyn, küçük yaştaki çocuğuna ne gösteriyorsa, çocuk için doğru olan odur. Yani bu durumda çocuğun babasına girişmek, bir nevi asil öfkemi heba etmek olacak. Öfke ciğerden yükselen bir duygu. Ciğerde biriken havanın bir anda gürültüyle dışarı çıkması. Yani bağırtı çağırtı, gürültü, patırtı... Kan dolaşımını hızlandırır, ataleti üzerinizden silker. Bu yüzden öfkemin çalkalandığını hissettiğimde yürürüm, ev işi yaparım, yükü çok olan ihtiyara yardım ederim.
Hazzı hissedilebilir kılan zıtlık deneyimini sağlamaz mı acılar? Acıyı tanımasam, hazzın ne olduğunu nereden bilecektim? En yoğun mutluluk anları, acının dindiği anlar değil midir? Demin az kaldı bulanıklaşacak olan gerçekliğe ayna gibi berrak bir tanım getiren acı değil midir? Hayata yeni bir yön vermeyi teşvik etmez mi? Ben ne yaptım, neyi belki yanlış yaptım? Benim için önemli olan nedir? Hangi insanlara itimat edebilirim? Bitip gittiğimde bu hayattan geriye ne kalacak? Aktaracağım ne var? Tabii acı olmadan da mümkündür, kendine sürekli yeni yön tayin etmek, ama pek kimse yapmaz bunu çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanların hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir: İşte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
Lakin acıları anlamlandırma biçimi değiştirilebilir. Hazzı hissedilebilir kılan zıtlık deneyimini sağlamaz mı acılar? Acıyı tanımasam, hazzın ne olduğunu nereden bilecektim? En yoğun mutluluk anları, acının dindiği anlar değil midir? Demin az kaldı bulanıklaşacak olan gerçekliğe ayna gibi ber- rak bir tanım getiren, acı değil midir? Hayata yeni bir yön vermeyi teşvik etmez mi? Ben ne yaptım, neyi belki yanlış yaptım? Benim için önemli olan nedir? Hangi insanlara itimat edebilirim? Bitip gittiğimde bu hayattan geriye ne kalacak? Aktaracağım ne var? Tabii acı olmadan da mümkündür, kendine sürekli yeni yön tayin etmek, ama pek kimse yapmaz bunu çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanların hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir: İlte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
Pieter Bruegel / Flemenk Atasözleri
«“Verimsizlik ve boş işler.” Penceredeki kişi leylek izliyor, “boş iş”. Sepetteki tüyleri rüzgârda savurma yine “verimsiz iş yapmak”. Pelerinini rüzgârda savurmak, bu biraz oportünist bir arkadaş, rüzgâra göre yön tayin etmek.»
Sayfa 307
Reklam
Tabii acı olmadan da mümkündür, kendine sürekli yeni yön tayin etmek, ama pek kimse yapmaz bunu çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanların hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir: İşte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
Lakin acıları anlamlandırma biçimi değiştirilebilir. Hazzı hissedilebilir kılan zıtlık deneyimini sağlamaz mı acılar? Acıyı tanimasam,hazzın ne olduğunu nereden bilecektim? En yoğun mutluluk anları, acının dindiği anlar değil midir? Demin az kaldı bulanıklaşacak olan gerçekliğe ayna gibi berrak bir tanım getiren,acı değil midir? Hayata yeni bir yön vermeyi teşvik etmez mi? Ben ne yaptım,neyi belki yanlış yaptım? Benim için önemli olan nedir? Hangi insanlara itimad edebilirim? Bitip gittiğimde bu hayattan geriye ne kalacak? Aktaracağım ne var? Tabii acı olmadan da mümkündür,kendine sürekli yeni yön tayin etmek,ama pek kimse yapmaz bunu çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanlarin hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir: işte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
92 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Acılar, istisnaları bir kenara bırakırsak, insanları mutsuz eder. Hayatımızdan çıkmalıdırlar. Ama er geç çıkagelirler; yaralanma ve hastalığa bağlı bedensel acılar, hayal kuraklığı hissine ve duyguların incitmesine bağlı ruhsal acılar, geçicilik ve ölümle karşılaşınca düşündüğümüz anlamsızlığa bağlı zihinsel acılar. Ağrı kesicilerin dindirici etkisi olur ama bütün ağrı kesici cephaneliklerini toplasanız bile, acıların her daim olmasını engelleyemez. Lakin acıları anlamlandırma biçimi değiştirilebilir. En yoğun mutluluk anları, acının dindiği anlar değil midir? Hayata yeni bir yön vermeyi teşvik etmez mi? Ben ne yaptım, neyi belki yanlış yaptım? Benim için önemli olan nedir? Hangi insanlara itimat edebilirim? Bitip gittiğimde bu hayattan geriye ne kalacak? Aktaracağım ne var? Tabii acı olmadan da mümkündür, kendine sürekli yeni yön tayin etmek, ama pek kimse yapmaz bunu çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanların hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir: işte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
Mutsuz Olmak
Mutsuz OlmakWilhelm Schmid · İletişim Yayınevi · 20204,495 okunma
206 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.