Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kahve arası karalama
Sigmund Freud, Prenses Bonaparte'e yazdığı mektubunda şöyle demiştir: “Kişi, yaşamın anlamını veya değerini sorguladığı an, hastadır.” Ama ben, yaşamın anlaminı merak eden bir insanın, ruh hastalığını dişa vurmaktan çok, insanlığını kanitladığına inaniyorum. Yaşamda anlam arayışina yönelmek için nevrotik olması gerekmez, ama gerçekten de insan olmasi gerekir. Ne olursa olsun, daha önce de belirttiğim gibi anlam arayışi insan olmanın ayırdedici bir özelliğidir. Başka hiçbir hayvan, hatta Konrad Lorenz'in kazları bile, yaşamda anlam olup olmadığını merak bile etmez.
Zahidlik dünyadan geçipte Allah a yönelmek değilde nedir.!!
Reklam
Sevmek gönlüne yönelmek, özlemek özüne yürümektir.. [ Güven Taşdemir ]
HAKİKİ TEVBE NASIL OLUR?
Tâhâ Suresi'nin 82. Ayet-i Kerime'sinde (meâlen): "Ve şüphesiz ki ben, tevbe ve iman edenleri, salih amel işleyenleri, sonra da doğru yolda ölünceye kadar kararlı bir şekilde devam edenleri elbette çok affediciyimdir." buyurulmuştur. Müslüman bir kimse; Allâhü Teâlâ'ya tevbe etmeli, kalbiyle ona yönelmelidir. Allâhü Teâlâ, kulunun samimi olarak yaptığı tevbesini kabul eder. Tevbe, sözlükte dönmek demektir. Allahü Teâlâ'ya tevbe etmek demek ise Allâhü Teâlâ'ya yönelmek ve günahları terk etmektir. İbadet ve Allah'ın isteklerini yapmaya dönmek de bir tevbedir. Namaz kılmayan birinin namazlarını kılmaya başlaması tevbeye dahildir. İşlediği günahı devamlı işlemiş olsa bile o anda kesin olarak terk etmek, tevbedir. Daha önce işlemiş olduğu günahlardan pişmanlık duymak ve o günahlara bir daha dönmemeye kararlı olmak, tevbedir. İşlenmiş olan günah, eğer bir namazın terki ise muhakkak bunun tevbesi, işlenilen bu günaha pişman olmakla beraber, geçmiş olan namazları kaza etmektir. Oruç ve zekat gibi ibadetlerde de durum böyledir. Eğer günah; haksız yere başkasının malını almak gibi bir günah ise bunun tevbesi pişmanlıkla beraber malı aldığı kimseye geri vermek, artık bu günahı bir daha işlememeye yürekten karar vermektir.
DU'A
Dua 'var edilenin' fıtratı ... Rabbimiz Teâlâ ayetinde şöyle buyurur; Yedi gök, yer ve bunların içindekiler, O’nu tesbih edip durmaktadır. O’nu övgüyle tesbih etmeyen ve hamdini yerine getirmeyen hiçbir şey yoktur. Ancak siz onların tesbihlerini anlayamazsınız. Gerçekten O Halîm, Gafûr (Bağışlayıcıdır). İsra Suresi 44. Ayet' Bu
İlla ki Mekke'den Medine'ye gitmeniz gerekmiyor arkadaşlar. Kötülükten iyiliğe yönelmek de hicrettir. Günahtan kaçıp sevaba yönelmek de hicrettir. Modernizm'den, yani şu çirkef düzenden kaçıp İslam'a yönelmek de hicrettir.
Reklam
İç sesini duyan Allah’ı bırakıp, çığlığını dahi duyamayan insanlara yönelmek ne büyük gaflet..
Zor durumda Allah' a yönelmek yerine ahlaksızlaşmak
Etrafta bazı sözde kadınların *donla dolaşması mide bulandırmaya başladı. Ahlak yoktu zaten azıcık edep kalaydı.
icimdeki bosluk kitap okusam da dinmedi oyuna sarsam da gecmedi hep ders calissam da bi halta yaramadi Allaha yonelmek biraz daha dini tanimak bana iyi gelir mi doldurur mu icimdeki boslugu.. kendime cikacak kapi ariyorum. deniyorum
Musibetleri savmanın yolları: 1-Namaz ve bütün ibadetleri huşu ile yapmak. 2-Tövbe ve İstiğfara sarılmak. 3-Allah'ı zikretmeyi çoğaltmak. 4-Israrla duaya devam etmek. 5-Allah'a tam olarak yönelmek. 6-Sadaka vermek
Reklam
Amin..
"Süleyman ne güzel kuldu. Çünkü o daima Allah'a yönelirdi." Sâd/30 Beni de böyle çağır Allah'ım yani bizi, hepimizi, yönelenleri, yönelmek isteyenleri, hepimizi Amin.
Farsça bir şiirden tercüme
İsmin bana yeter söylemek için Gör, kekemeliğim lehçelerin en âşıkânesi Dudaklarımın titreyişi dünyayı nasıl sınırlara sürüklüyor Seni seviyorum Ve arzu etmek bende bir cenin Ne düşüyor Ne dünyaya geliyor. Yine Farsça bir şiirden kısa bir tercüme. İlk bölümü beğendiğim için tercüme ettim. İkinci kısmi belki beğenmediniz ama kısa bir izahtan sonra hoşunuza gideceğinden eminim. Cenin kelimesi Arapça "cnn" sülasi fiilinden türemiştir. Cennet, cinnet, mecnun, cin kelimeleri ile mânâ boyutuyla akrabadır. Hepsinde kapalılık biz gizlilik söz konusudur. Cennet yeşillikle örtülü bahçedir. Cinnet ve mecnun kelimelerinde aklın örtülü oluşu söz konusudur. Cinler ise bize kapalı varlıklardır. Cenin karanlık içinde örtülü, bize gizli bir varoluş sürecidir. Kapalı ve karanlıklar içinde oluşuyla sevgilinin cenine benzetilmesi bana çok manidar geldi. Olgunlaşmak ve hayata hazırlanmak için içe yönelmek, karanlığın derinliğini ölçü alıp boyut kazanmak. Bilmiyorum şair cenin kelimesi için böyle bir işarette bulundu mu gerçekten. Ama cenin sözcüğü bana boyutsuz ve zamansız bir varoluşun unutulmuş lisanını hatırlattı. Hangi sevgi, hangi sevgili bu kadar gizlenmeye layıktır?
Yakınlık kalbtedir, mesafede değil... Kalbte bir darmadağınlık vardır ki, onu Allah’a yönelmekten başkası toplayamaz. Onda öyle derin bir yalnızlık vardır ki, halvet zamanlarında O’nunla ünsiyet (yalnızlığı gideren huzur) bulmaktan başkası o yalnızlığı gideremez. Onda bir hüzün vardır ki, O’nu tanımanın sevinci ve O’na karşı sâdık olmaktan başkası o hüznü dindiremez. Onda bir huzursuzluk/çarpıntı vardır ki, onu O’nunla buluşmak ve O’ndan yine O’na kaçmaktan başkası sukûnete erdirmez. Onda öyle keder ateşleri vardır ki, verdiği ve vermediğine râzı olmak ve sabrı kucaklamaktan başkası o ateşi söndürmez. Onda öyle şiddetli bir arzu vardır ki, o arzuyu tek arzusu ‘O’ olana dek hiçbir şey durdurmaz. O kalpte bir ihtiyâç vardır ki, onu ancak ‘Onun sevgisi’ giderir. O ihtiyâcı ancak O’na yönelmek, O’nu her an hatırlamak, O’na sıdkla bağlanmak giderir. Ve şayet ona dünya ve içindeki her şey verilse, (hissettiği) bu ihtiyâç ondan asla giderilecek değildir. İbn-i Kayyim (رحمه الله) "اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ." "Onlar ki; iman edip, kalbleri Allah’ın zikriyle mutmain/huzur ve güven içinde olanlardır. Dikkat edin! Kalbler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur." (Ra'd, 28)
“Kalpte bir darmadağınlık vardır ki, onu Allah’a yönelmekten başkası toplayamaz. Onda öyle derin bir yalnızlık vardır ki, halvet zamanlarında O’nunla ünsiyet (yalnızlığı gideren huzur) bulmaktan başkası o yalnızlığı gideremez. Onda bir hüzün vardır ki, O’nu tanımanın sevinci ve O’na karşı sâdık olmaktan başkası o hüznü dindiremez. Onda bir huzursuzluk/çarpıntı vardır ki, onu O’nunla buluşmak ve O’ndan yine O’na kaçmaktan başkası sukûnete erdirmez. Onda öyle keder ateşleri vardır ki, verdiği ve vermediğine râzı olmak ve sabrı kucaklamaktan başkası o ateşi söndürmez. Onda öyle şiddetli bir arzu vardır ki, o arzuyu tek arzusu ‘O’ olana dek hiçbir şey durdurmaz. O kalpte bir ihtiyâç vardır ki, onu ancak ‘Onun sevgisi’ giderir. O ihtiyâcı ancak O’na yönelmek, O’nu her an hatırlamak, O’na sıdkla bağlanmak giderir. Ve şayet ona dünya ve içindeki her şey verilse, (hissettiği) bu ihtiyâç ondan asla giderilecek değildir.” -İbnu’l Kayyim
1.138 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.