Yakınlık kalbtedir, mesafede değil...
Kalbte bir darmadağınlık vardır ki, onu Allah’a yönelmekten başkası toplayamaz. Onda öyle derin bir yalnızlık vardır ki, halvet zamanlarında O’nunla ünsiyet (yalnızlığı gideren huzur) bulmaktan başkası o yalnızlığı gideremez. Onda bir hüzün vardır ki, O’nu tanımanın sevinci ve O’na karşı sâdık olmaktan başkası o hüznü dindiremez. Onda bir huzursuzluk/çarpıntı vardır ki, onu O’nunla buluşmak ve O’ndan yine O’na kaçmaktan başkası sukûnete erdirmez. Onda öyle keder ateşleri vardır ki, verdiği ve vermediğine râzı olmak ve sabrı kucaklamaktan başkası o ateşi söndürmez. Onda öyle şiddetli bir arzu vardır ki, o arzuyu tek arzusu ‘O’ olana dek hiçbir şey durdurmaz. O kalpte bir ihtiyâç vardır ki, onu ancak ‘Onun sevgisi’ giderir. O ihtiyâcı ancak O’na yönelmek, O’nu her an hatırlamak, O’na sıdkla bağlanmak giderir. Ve şayet ona dünya ve içindeki her şey verilse, (hissettiği) bu ihtiyâç ondan asla giderilecek değildir.
İbn-i Kayyim (رحمه الله)
"اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ."
"Onlar ki; iman edip, kalbleri Allah’ın zikriyle mutmain/huzur ve güven içinde olanlardır. Dikkat edin! Kalbler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur." (Ra'd, 28)