Okuduğum ilk Reşat Nuri Güntekin kitabıydı,daha önceleri kitapların dizi versiyonuna denk gelsem de okumak bugüne kısmetmiş.Kitapta Zehra adlı bir öğretmenin, acıma duygusundan yoksun oluşu ele alınmakta.Bunun da sebebi küçüklüğüne inildiğinde, ailevi sorunları olduğudur.Zehra öğretmen bir gün babasından, hasta yatağında mektup alır ve acilen memleketine gitmek durumunda kalır.O sırada da babasına ait olan eşyaların bulunduğu bir sandığın anahtarı verilir kendisine.Bu sandığın içerisinde de babasının tuttuğu günlükle karşılaşır okumaya başlar. Hakikatin ne olduğunu o zaman görmek şerefine nail olmuştur.Kitabın diline gellecek olursam;ben anlayabildim fakat içerisinde eski Türkçeye ait kelimeler var.Tahmin edip yuvarlamak zor olmasa gerek diye düşünüyorum.Kitaptan çıkardığım sonuç ise; hayat bazen bizim gördüğümüz ve algıladığımız gibi seyretmemekteymiş.Birini suçlarken ya da birine hak verirken olayların iç tarafına derinlemesine araştırmak gerekiyor,tek taraflı düşünmemek,empati yapabilmek bu açıdan önemli bir yere sahipmiş. Kısacası ,vicdanınıza ,merhametinizi ve aklınızı, insanların sizi yönetmek ve yönlendirmek istemesine bırakmayın. Türk sineması tadında bir kitap olsa bile herkesin kendine ders çıkarabileceği konular,hayli mevcuttur.Okumak isteyene gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim.