“Sen hakikati dile getirdin, Zerdüşt. Yükseğe çıkmak istediğimden beri, ben bile güvenmiyorum artık kendime, hiç kimse güvenmiyor artık bana – peki, nasıl oluyor bu?
Hızla değişiyorum: bugünüm dünümle çelişiyor. Yukarı çıkarken sık sık basamakları atlıyorum –hiçbir basamak bağışlamıyor beni.Yukarı vardığımda, hep yalnız buluyorum kendimi. Hiç
Ah, neler hissediyorum da tahlil edemiyorum. Bir şey yazmak, o duyguların içinden bir şey çıkarmak istiyorum ama bir kere ne yazmak istediğimi belirleyebilsem. Şurada -beynini gösteriyordu- bir şey var, bir şey duyuyorum ama rüyalarda tutulamayan şekiller gibi parmaklarının arasından kaçıyor. Bilir misin, nasıl şey? Bak şu semaya, ne görüyorsun, mailiklerden oluşan bir derya... Gözlerinle onun içine girmeye çalış; o malikleri yırtmak için uğraş, ne görüyorsun? Mai... Daima mai... Değil mi? Sonra, bak ayağımızın altındaki toprağa, ne buluyorsun? Donmuş, simsiyah bir renk... Of!... O siyah tabakaları parçalayarak içeriye bak; in, in, in, ne kadar inebilmek mümkünse o kadar in; ne buluyorsun? O siyahlar içinde ne buluyorsun? Siyah... Daima siyah değil mi? İşte öyle bir şey yazmak istiyorum ki yukarı bakılsa mai ve daima mai; aşağı bakılsa siyah daima siyah... Bir şey ki mai ve siyah olsun. Hasta mıyım, bilemiyorum; fakat ah! O, ne yazmak istediğimi bilsem onu şöyle karşımda resmi çıkarılmış, tasvir edilmiş görmek mümkün olsa; işte o vakit, zannediyorum ki artık ölebilirim; hayattan nasibini tamamıyla almış bir adam hükmünde gözlerimi kapayabilirim...
.
Mendilimde Kan Sesleri
Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla
Boynu bükük duruyorsam eğer İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının,
Carl her gün kravat takardı.
Ama Ellie'nin cenazesinde papyon taktı.
Çünkü kravatı hep Ellie takardı.
Carl kravat bağlamayı bilmiyordu.
Yol bazen bir insana çıkacak,
Bazen de bir imtihana.
Yeter ki doğru yürümesini bil.
Ben ve Hakan eşleşmiştik Efe ise buradaki yalnız annelerden biriyle eşleşti. Hakan gömleğinin manşetlerini toplayıp güldü. “Sanırım en kolay seviye bu,” dedi. Bebeği tek eliyle boynundan tutup yukarı kaldırınca bebek ağlamaya başladı. Boynundan mı tuttu onu? Sanırım şoke oldum.
“Sibel Hanım!” diye bağırarak Hakan’ı şikayet ettim. “Bu adam