Birçok şeyin tek bir sözcüğe sığdırıldığı dilin içinde, “kadın” olmanın gerçek anlamı bir türlü tutturulamaz. Oysa kadın; mesleki alanlardaki başarılarının yanında, kimlikleri için de savaş vererek karşı cinsten çok daha fazlasını başarandır. Kadın çocuğunu kreşe bırakıp işine koşabilir, çocuklarını tek başına büyütebilir, hafta içi okuyup hafta sonu harçlığını kazanabilir, emekleri yeteri kadar takdir edilmediği halde kendi ayakları üzerinde durabilir ve nihayetinde kimse karışmazsa kaderini kendi elleriyle yazabilir. Ama asla kimsenin, bedeni ve kariyeri üzerinde söz sahibi sanmasının ağırlığını kaldırmak zorunda değildir.
Mutluluk ve erdemin sırrıdır; yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. Tüm şartlandırmaların amacı budur: İnsanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgıları sevdirmek.
-Size ne enerji verir?
-Ölüm. Ölümden güç alıyorum. Ben sonu kendime başlangıç yaptım.
-Bu nasıl olur?
-Böyledir Murat...İnsanın kendi dünyası dışında yaşayacağı bir dünya yoktur.
Bu insansılar her korktuklarında ana rahmindeki pozisyonlarını alıyorlardı. Doğdukları andan beri şiddete maruz kalan bir organizmanın sürekli ana rahmine dönme çabası gibiydi bu halleri.