Hayli uzun zaman kör ve duygusuz, sürüklenip gitmiştim; kalbim hayli uzun zaman susmuş ve yoksulluk içinde bir köşeye çekilip oturmuştu, dolayısıyla bu kendimi suçlamaların, bu dehşetin, ruhumu saran bu çirkin duygunun, başımın üzerinde yeri vardı. Nihayet bir duygu uyanmıştı varlıgımda, nihayet alevler fışkırıyordu ruhumdan, bir yürek içimde çırpınıyordu! Bütün bu sefaletin ortasında aklım karışmış, kendimi esenligi ve baharı çagrıştıran bir duyguya kaptırmıştım.
Ruh ve yürek yüke artık katlanamaz olunca yük hiç olmazsa biraz eşit dağılsın diye yarısını ciğer üstlenir, diye yazmıştı bir keresinde bir mektubunda ve onun hastalığı da böyleydi.
Bilmezsin..
Ben hiç doyasıya gülmedim ki
Eller gibi...
Ne gül kokladım ne de güle dokundum
Sen bilmezsin dikendir yüreğim, hardır
Doğmayan güneş, sineme sığmayan ahtır
Gelmeyen can, bitmeyen sevdadır..
Ey yaşları Kurumuş dünüm
Pınarları demli bugünüm
Sen hiç doyasıya görmedin ki beyazı, yeşili
Bulutu, kekliği, denizi..
İki dudağım arasında cıvıl