Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Milletin hakiki ve yegâne temsilcisi: TBMM
Büyük Millet Meclisi milletin hakiki ve yegâne temsilcisidir. Ondan başka hâkim kuvvete sahip, milli mukadderata hâkim hiçbir kuvvet (ne fert ne de müessese) mevcut değildir. Büyük Millet Meclisi'nden başka milli mukadderata hâkim hiçbir fert ve müessese olmayınca, elbette bir fertten veya birkaç fertten ibaret monarşik veya oligarşik hâkimiyetler bizce reddedilmiş demektir. Türk halkının hâkimiyetini yalnızca Büyük Millet Meclisi'nin manevi şahsiyeti temsil eder. Böyle olunca Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme kuvvetini kendinde toplamış demektir. İşte Teşkilatı Esasiye Kanunu ile 1 Teşrinisani 38 [ 1Kasım 1922] kararının ruh ve esası budur.
1) 19. asrın ortalarına doğru Avrupa'da tipik şeklini almış olan çağdaş devlette (l'état moderne) hâkim kuvvet o devleti kuran milletin kendisidir ve dolayısıyla çağdaş devlette hâkim kuvvet bölünmez, birdir. Millet fertleri hukuken eşittir. Bir ferdin diğerine baskı ve zorbalığa hakkı yoktur. Millet namına hüküm kuvvet ve yetkisi,
Reklam
YUSUF AKÇURA; 2 Aralık 1876’da Moskova’nın doğusundaki Ulyanovsk’ta (eski adıyla Simbir) dünyaya geldi. Kazan’a göç etmiş Kırım Türklerinden aristokrat bir ailenin mensubu idi. Babası çuha fabrikası sahibi fabrikatör Hasan Bey, annesi Yunusoğulları’ndan Bibi Kamer Banu Hanım idi. 2 yaşında iken babasını kaybetti ve annesi ile birlikte yedi yaşına
Fransızlar karada bu suretle Mısıra hakim olurken, İngiliz Amiralı Nelson, Napolyonu Akdenizde arıya arıya nihayet 1 ağustosta İskenderiye civarına gelip, Fransız donanmasını Abuhur limanında bulmuştu. İngiliz ve Fransız donanmaları arasında o akşam başlıyan deniz muharebesi, bütün gece devam etti; İngilizler galip geldiler; Fransız donanmasının bir kısmı tahrip olundu, bir kısmı da kaçıp maltaya iltica etti. Maltaya kaçanlar da, sonra İngilizler tarafından abluka olunup saftan hariç kılınmıştır. General Bonapart ve ordusu Mısırda mahsur kalmış demekti.
Selim III. verilen layihaların hepsini birer birer okuduktan sonra, birleştirilip ittifakı ara ile hulasa edilmesini emretmiştir. Padişahın bu emri üzerine: 1) Asker tanzimine, 2) Yevmiye maddesine, yani askerin maaşlarına, 3) Topçu, kumbaracı ve sair ocakların ıslahatına dair layihaların fıkraları hulâsa edilip bir risale tertip olundu (1792). Hulâsa edilen maddelere bakılınca anlaşılıyor ki, asıl ehemmiyet verilen mesele, ordunun ıslahı meselesi olmuştur. Halbuki külliyetlice muntazam asker tutabilmek için, devletin mali vaziyetinin müsait olabilmesi için de memleketin iktisat refahı ve idari intizamı temin edilmiş bulunmak lâzımgelir.
Milli burjuvazi daha sonra Atatürk döneminde tekrar gündeme gelecekti
Türkçülerden önce iktisadi durum üzerine yazan Yeni Osmanlılardan bazı kalem­ ler, "yerli tüccar zümresi" oluşturulmasını isterken bir tür "ikti­sadi millileştirme" talep ediyorlardı. Bilindiği gibi, Türkçüler arasında bu bağlamda iktisadi bağımlılığa dikkat çekenler Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Tekin Alp ile Parvus takma adıyla bili­nen ve Türk Yurdu'nda uyarı dolu yazılar kaleme alan Alexander Helphand olmuştur. Özellikle 1. Dünya Savaşı'na giderken ve sa­vaş yıllarında, daha çok Alman tarihçi okulunun etkisiyle ortaya konan görüşler neticesinde bir "milli ekonomi" yaratılması gerektiği noktasında birleşildi. Ancak, "milli ekonomi" görüşünün içerdiği korumacı yaklaşım, kapsamlı bir emperyalizm eleştirisi­ne esin kaynağı olmadı ya da iktisadi alanda yabancı sermayenin reddi gibi sonuçlar doğurmadı.
Reklam
türk tarih tezinin dayandığı esaslar hakkındadır:
Tarih tezinin dayandığı esaslar ve hedefler beş nokta etrafında izah edilmektedir: 1-Tarih Tezi ve çalışmaları, Kurtuluş Savaşı'nın kültür alanında devamıdır. Bu tezle, İslam kimliği içerisinde kaybolmuş Türk tarihinin bütünlüğü ile Türk kimliğinin ortaya konulması amaçlanıyordu. 2-Bununla, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yan yana görülen ümmetçi-ulusçu biçimindeki ikili görüşten vazgeçip ulusal anlayışta bir tarih görüşü egemen kılınmak isteniyordu. 3-Batılıların, Türklerin uygarlıktan yoksun bulunduğu ve yalnızca asker bir toplum olduğu iddiasının gerçek olmadığını ortaya koymak için, her yerde ve her alanda Türk'ü, Türklüğü ve Türk uygarlığını aramak gerekli görülüyordu. 4-Türk toprakları, Anadolu üzerindeki tarihsel iddiaların asılsızlığını saptamak, bunun için de Anadolu'da uygarlıklar kurmuş Hititler ve Urartular gibi toplulukların etnik kökenleri ile dillerinin belirlenmesine ve bunların Orta Asya kökenli ve Türklerle ilişkili olabileceği ihtimalinin ve Sümerlerin Orta Asyalı olduğu savlarının gerçekliğinin araştırılıp ortaya konulmasına çalışılıyordu. 5-Bunlar, Türkçe'nin geçmişini ve eski söz dağarcığını ortaya çıkarmak açısından da gerekli görülüyordu.
yusuf akçura ve tarihe bakışına dair -1
Siyasi tarih incelemelerinde vakanüvis anlayışla arasına set çeken Akçura, Türklerin tarih konusunda milli bir bakış açısı kazanması gerektiğini de düşünmüştür. Özellikle Fransız tarih kitaplarından yapılan çevirilerle tek merkezli ve yanlış bir tarih anlayışının yerleştirildiğini savunmuş, özellikle Türk tarihi konusunda kalıplaşmış, yanlış bilgilerle dolu tekrarların terk edilmesi için çaba göstermiştir. Öyle ki, ilkçağ, ortaçağ, yakınçağ ve çağdaş dönem olarak dört büyük döneme ayrılmış kronolojik kalıpları eleştirmiş, Türk tarihi için farklı bir kronolojik tasnif önermiştir: 1- Eski Dönem: Moğol istilalarına kadar eski Türk uygarlıkları 2- Orta Dönem: Türk halklarının Çengiz Han'ın kurduğu imparatorluk altında birleşmesi 3- Yeni Dönem: Cengiz Han imparatorluğunun dağılmasından doğan devletler 4- Çağdaş Dönem: Türklerin milli uyanışı.
yusuf akçura ve etnik temelli ayrımcılık
23-25 Nisan tarihlerinde Ankara'da yapılan Türk Ocakları 1. Genel Kongresi'nde tartışmanın merkezini üyelik kriterleri meselesi işgal etmiştir. Kimi delegeler, sadece etnik olarak gerçek Türklerin üye alınması, gerektiğini savunarak, milli kimliği ırk temelinde ele almıştır. Yusuf Akçura, etnik temelli ayrıştırmaya karşı çıkarak, bağımsız iktisadi yapılar halinde zaten dağılmış, kaynaşamamış olan Türklerin bu kriterle iyice ayrışacağına dikkat çekerek, Türkçe konuşmanın ve Türklüğe hizmetin yeterli bir önkoşul olarak görülmesinin daha faydalı olacağını dile getirmiştir. Bu tercihin diğer etnik yapıları da kucaklayan bir yaklaşım olacağını da eklemiştir. Bu tartışmalardan sonra, üyelik koşulları "Türk Ocağı Yasası"nda şöyle belirlenmiştir: "Madde 5- Neslen Türk olan veya hars dolayısıyla tamamen Türk duygusu ve Türk dileği besleyen ve mazileriyle Türklüğe bağlı olduklarını ispat etmiş bulunan her kadın ve erkek Türk Ocağı'na aza olabilirler." (...) ."Madde 9- Türk olmadıkları halde Türklüğe herhangi bir suretle büyük hizmetleri sebkat etmiş olanlar İdare Heyeti'nin teklifiyle veya doğrudan doğruya Umumi Kongre tarafından fahri aza intihap olunabilirler."
12-8-932 1- Gazi Hazretleri 11.30 da uyandılar, saat 15.30 da Fransız Arkeologlarından M. Delaport ve arkadaşını kabul buyurdular, misafirler köşkten ayrıldılar. Saat 19.00 da Baltacı çiftliğini teşrif buyurdular, 20.20 de Kaplıcaya avdet buyurarak saat 4.00 te yattılar. 2- Nöbeti Naşit Bey'e devreylediğimi arzeylerim efendim. Kabul edilenler : 1- Salih Beyef. 6- Falih Rıfkı Beyef. 2- Kılıç Ali " 7- Saffet '' 3- Yusuf Akçura '' 8- Zamir '' 4- Sadri Maksudi " 9- Hasan Cemil '' 5- Reşit Galip " 10- Ağaoğlu Ahmet '' İmza : Şükrü
Reklam
“ (1) Sovyetlerin dağılmasından sonra, daha özgürce tartışılan ve sorgulanan Sovyet devrimi tarihinde ortaya çıkan sosyalist Turancı Sultan Galiyev ve diğer Asyalı milli komünistler üzerine tartışma. (2) İlk Türkçülerin solcu (Yusuf Akçura), ilk komünistlerin Türkçü (Mustafa Suphi) olduğunu belirtmesi. (3) Mustafa Kemal’in devriminin mazlum milletlerin önünü açtığı ve dünyadaki diğer ulusal kurtuluş hareketlerine örnek olduğunu anlatan yazıları. (4) Avrasya kutbu ve Avrasya seçeneği üzerine üzerine tarihsel-stratejik önerileri. (5) Tarihsel-ideolojik temelleriyle Kemalizm, ulusalcılık ve ulusal sol tartışmaları. (6) Ulusal emek andı düsturuyla hareket eden işçi sınıfı/sendikal hareket ve yurt milliyetçiliği/Atatürkçülük temelinde gelişmekte olan dip dalgası. “
Aydınların göçü:
İstanbul'a yerleşerek burada vefat eden ilk meşhur Tatar aydını tespitlere göre din alimi Abdünnasır Kursavi (1771/72- 1812) olmuştur. 1866'da ilk batılı anlamda Tatar hikayesi olan Hüsemaddin Menla (molla)'nın yazarıdır. Musa Akyiğitzade (1865-1923)dir. O 1887'de İstanbul'a gelip yerleşmiş, iktisat alanında çalışmıştı.
Devleti muhafaza için ne yapmalı? Vakayiden anlaşılabileceğine nazaran, devlet adamları ve memleket mütefekkirleri bu hayatî meselenin hallinde ikiye ayrıldılar: 1) Şark medeniyetinin hususiyetlerini tamamen muhafaza ederek Garba tefevvukun kabil olduğuna inananlar; 2) Devletin vücudunu muhafaza, ancak Garp medeniyetini temsil ile mümkün olabileceğine kani olanlar...
Sayfa 222Kitabı okudu
Bilinçli kavmî Türkçülük fikrini ilk defa ortaya atan Yusuf Akçura olmuştur. O, 1904'te Mısır'da Ali Kemal'in çıkardığı Türk gazetesinde "Üç Tarz-1 Siyaset" yazısında kavmî Türkçülüğü savunmuştur. Akçura, yaşadığı devrin çok ilerisinde bir kültüre ve kafaya sahipti. Fakat, o bir toplumun tabiî şekilde gelişerek istenen amaçları kendiliğinden gerçek- leştireceğine inanmıyordu. Onun için Akçura'nın, devlet gücüne sonsuz bir güveni vardı ve modern anlamda bir milletin ancak devlet eliyle yara tılacağına inanıyordu. Akçura, meseleyi tamamen çıkar açısından ele alarak Osmanlılığın ve İslâmcılığın, Türkler'in kavim olarak varlığını ve gelişmesini sağlayamayacağını ileri sürmüş ve onların yerine siyasi Türklüğü, yani kavim milliyetçiliğini tavsiye etmişti. Akçura için milletin esası ırktır (irk terimini aynen kullanmakla beraber onun, irka biyolojik mânâdan ziyade İngilizler'in lineage -yani soy- anlamını verdiğini sanıyorum) ve Türk milletini Adriyatik Denizi'nden Çin'e kadar yayılmış bir kitle hâlinde görmüştür. Bu görüşler İttihad ve Terakki'nin parti hâline gelerek, tek başına 1913'ten sonra iktidarı ele alması ile yeni bir hız ve güç kazanmıştır.
Sayfa 83 - Doğu Batı, Sayı:35, 2006Kitabı okudu
Milli Türk Fırkası
Ahmet Ferit Tek, bu çalışmaların sonucunda 9 Aralık 1919 tarihinde Milli Türk Fırkası'm kurmuştur. Partinin kurucuları arasında Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Hikmet Bey, Yusuf Akçura, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Mehmet Emin Erişirgil, Zühtü İnhan Bey ve Dr. Adnan Adıvar yer almaktadır. Milli Türk Fırkası'nın, siyasi programının 1. maddesine göre "Türk dünya selameti emperyalist temayülleri ret ederek demokrat olmak iddiasında" olduğu ve 10. maddesinde ise "bir taraftan beynelmilel sosyalizm fikirlerinin inkişafını ve istikbalde dünya iktisadiyatının alacağı şekli düşünerek ... Türk milletinin ahval-ı içtimaiye ve ruhiyesinin ve hal-ı hazırdaki ihtiyacına nazara alarak 'devlet kuvvetinin' ferdi emek yanında bir amil-i iktisadi olarak esas alan" ifadelerine yer verildiği, sol bir iktisadı savunduğu görülmektedir. Milli Türk Partisi gibi milliyetçi bir partinin, aynı zamanda sol fikirleri esas alması bu topraklarda milliyetçilik ile solun aynı kökenden geldiğinin, ayrılmaz bir ikili olduğunun da bir başka göstergesidir. Bir Türkçü parti emperyalizme karşı kuruluyor, bu Türkçü parti sosyalizm fikirlerini esas almayı da gerekli görüyor ve en önemlisi bu Türkçü parti halkçılığı ve devletçiliği esas alıyordu. Bu Türkçü partinin yayın organının adı yine İfham oluyor ve Ahmet Ferit Tek yazılarına devam ediyordu. Bu parti iddia edildiği sosyalist bir parti değildir, ama sola yakın bir partidir diyebiliriz. Özetle Türkçü ve sol bir partidir.
Sayfa 142 - İleri YayınlarıKitabı okudu
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.