Ölümlülerin büyük bir bölümü doğanın kötü karakterinden şikâyet eder, zira kısa bir ömürle doğuyoruz, bize bahşedilen bu zaman aralığı öyle hızlı ve öyle çabuk tükeniyor ki, az insan hariç, herkes daha yaşama hazırlanırken yaşamdan ayrılıyor. Sanıldığı gibi, bu yaygın kötülükten sadece sıradan insanlar ve budala avam şikâyet etmez, aynı his seçkin kişilerden de böyle şikâyetler yükselmesine yol açar. Nitekim hekimlerin en büyüğünün şöyle ünlü bir sözü vardı: "Yaşam kısa, sanat uzun." Keza Aristoteles de nesnelerin doğasını incelerken, doğaya bilge birine yakışmayan şu suçlamayı yöneltir: "Doğa ömür konusunda hayvanlara öyle cömert davranmıştır ki, onlara beş ya da on ömür vermiştir, birçok büyük şeyi başarmak için doğmuş olmasına rağmen, insana çok
daha kısa bir süre vermiştir." Kısıtlı bir zamanımız yok, sadece çoğunu boşa harcıyoruz. Yaşam yeterince uzun ve tamamı iyi düzenlenirse, en büyük işlerin başarılmasına fazlasıyla yetecek kadar bahşedilmiştir, buna karşılık yaşam herhangi bir iyi şeye adanmadığında, lüks ve umursamazlık yüzünden tükenir ve kaçınılmaz sonun baskısıyla, bizden uzaklaştığını anlamadığımız yaşamın çoktan geçip gittiğini kavrarız. Tam da böyledir, kısa yaşam bulmayız, onu biz kısaltırız, ondan yoksun değiliz, onu tüketiyoruz. Nasıl krallara layık büyük bir malvarlığı kötü bir sahibin eline geçince bir anda dağılır da mütevazı bir malvarlığı iyi birine emanet edilince o kişinin dikkatli idaresiyle artarsa, yaşamımız da kendini iyi düzenleyen biri için oldukça uzundur.
Abdullah Gül bir numara çevirip telefonu kulağına götürdü. Bir süre bekledi. Telefon açılınca yüzü aydınlandı ve gülümsedi.
"Başbakanım, selamlar..."
Karşısındaki kişinin Tayyip Erdoğan olduğunu anladılar o zaman. Kulak kabarttılar.
"Başbakanım, evet, iyiyiz hepimiz. Bizi garip bir yere kapatmışlardı. Teksas'ta bir yer. Yerini tam bilemiyoruz ama araştırma merkezi gibi."
"İyiyiz efendim. Yalnız fazla zamanımız yok. Bizi arıyorlar."
“Bugün büyük evlerimiz var ama ailelerimiz küçük, çok tanıdığımız var ama onlara ayıracak zamanımız yok, bilgiliyiz ama muhakememiz zayıf, çok ilaç var ama daha az sağlıklıyız,aya gidip geldik ama karşı komşuya gidecek cesaretimiz yok. Etrafımız bilgisayarlarla örülü ama gerçek bir konuşma yürütemiyoruz, nicelik konusunda üstümüze yok ama nitelikten mahrumuz, hızlı yiyor ama yavaş sindiriyoruz, sert adamlar zayıf karakterler, yüksek kârlar alçak ilişkiler zamanı bugün. Pencerenin dışında çok şey var ama evin içi tamtakır.”
Dünyada en uzun ve en kısa olan, en yavaş ve en hızlı hareket eden, yepkare olan veya parçalara bölünebilen, hem hiç alaka durulmayan ve hem de üzüntü verebilen, o olmayınca hiçbir şey yapılamayan nedir?
Ben sormuyorum bu soruyu, felseficeler :) Neden bu sorunun cevabı 'Zaman' diye sorulduğunda eklemişler: " Çünkü ondan daha uzun,
Ayrılık kapıyı çalıyor açma
Biraz daha düşün zamanımız var..
Ne günler yaşadık bak sayfa sayfa
Seninle yazılmış romanımız var..
Gönül kapısından hemen uçma dur!
Selamsız vedasız böyle kaçma dur!
Bilinmez yerlere yelken açma dur!
Seninle mutluluk limanımız var! …
Bir anda yokuşa çevirme düzü
Dargınlık bir aşkın tadı ve tuzu
Hatırla Tanrıya verdiğin sözü
Ayrılmak yok diye yeminimiz var…
"Yıkılmış krallığın direnen ruhu." dedi. "Su Krallığı'nın ihanete uğrayan lordu."
Arın.
Hayaller ve gerçekler. Bilinenler ve gizlenenler," dedi. "Bir şekilde buradayız." Bakışları hem heyecanlı, hem öfkeli hem de kederliydi. Derin ve bulanıktı. Karanlık ve aydınlıktı. “Artık sana zarar vermelerine asla izin vermem."
Derin bir nefes almaya çalıştım, bir şeyleri idrak etmeye. Sadece göğsüme bir ağrı saplanmıştı. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Tuzlu suyun bedenimi dinçleştirdiğini hissettim, kaybolmuş ruhumun adresini bulduğunu. " Bana yardım et" diye fısıldadım. İçgüdüseldi. Doğrusaldı. İhtiyacım olan her şeydi. Aklıma gelen tek şey buydu. Uyuyorsan ya da uyanıksan, sen onun kanındansın..
"Edeceğim" dedi. "Ama senin için geri dönecekler. Kararını verdin mi? Cok zamanımız yok." Sesi Kuzey ışıkları'nın varlığı gibiydi. Hayal üstü, bilinmeyen bir nota ama gerçek.
"Vaftiz edilmek istemiyorum ama daha fazla orada kalamam."
"Sadakatsiz ol," dedi. "Su Krallığı'ndan kimse boyun eğmez."