Oldum olası, yaşayanlar ölülerden daha az ilgilendirmiştir beni. Vaktimin büyük bölümünü çağdaşlarımın yanında sıkıntıdan patlayarak geçireceğime, ölülere eşlik ederek geçirebileceğimi keşfettiğim ana dek kendimi yeryüzünde kaybolmuş biri gibi hissederdim.
Öldürecek olanın bir rengi olması gerektiğine inanacak yaştaydı Alex.Gerçek tehlikenin görünmediğinden, gerçek acının renksiz ve kokusuz olduğundan haberi yoktu.
Demek ki herkesin içinde ancak kalbiyle birlikte içinden söküp atabileceği bir acısı varmış ve herkes bu acıya sahip olmasını gerektirecek bir şey yapmış…
Yüzyılda sadece bir defa açan çiçekler olduğu söylenir. Neden bin yılda, on bin yılda bir açan çiçekler olmasın? Belki bin yılda bir gelen şey tam da bugün geldiği için bugüne kadar onu bilmiyorduk.
Ya bugün yaşanan, özünde pek de önemli olmayan olay sadece bir başlangıçsa, ya sonsuzluktan bizim camdan cennetimiz üzerine düşecek, gümbürdeyen, alev alev sürüyle taştan sadece ilkiyse ?
“Demek ki seviyorsun. Korkuyorsun çünkü senden güçlü, nefret ediyorsun çünkü korkuyorsun, seviyorsun, çünkü ona boyun eğdiremiyorsun. Ne de olsa sadece boyun eğdiremediğini sever insan.”
Geçmişte yaşanmış olayları değiştirmemizin mümkün olmadığını ve bunları değiştirmemize gerek de olmadığını anlamamız gerekiyor. Yaşanmış travmaya ait semptomlar ilgili enerji örnekleri ve kaybedilmiş derslerdir. Şimdiki zamanda var olmayı öğrendiğimizde, geçmiş sorun olmaktan çıkar, içinde bulunan her an yeni ve yaratıcıdır. Yapmamız gereken tek şey şimdiki zamanda var olan semptomlarımızı iyileştirmek ve ilerlemeye devam etmek.İyileştiren bir an, ileriye ve geriye doğru dalga dalga yayılır ve yeniden sağlığımıza kavuşuruz.
İşte bu travmatize olmuş insanların temalarından biridir. Deneyimlerinden kaynaklanan anksiyetenin üstesinden gelmeyi başaramazlar. Bu olay yüzünden dehşet içinde, yenik ve perişan kalmayı sürdürürler. Kelimenin tam anlamıyla korkularına hapsolur hayatlarına yeniden devam etmeyi başaramazlar.
Tıpkı bir ateş böceğinin ateşe çekildiği gibi biz de bilmeden tekrar tekrar travma tuzağından bizi kurtarma olasılığı bulunan durumlar yaratabiliyor ama doğru araç gereç ve kaynaklara sahip olmadığımızdan bir çoğumuz başarısız oluyoruz. Ne yazık ki sonuçta bir çoğumuz korku ve anksiyete yüzünden kalbura dönüyor ve asla kendimizi bu dünyada tam olarak evimizde hissedemiyor, kendi kendimizle rahat olamıyoruz.