Kalbini cennet saydığımız insanların kuşlarını katletmeye doyamadık bir türlü.
O cennet gözlü,iyi niyetli,saf ve temiz insanların ya düşlerini kırdık ya da gülüşlerini soldurduk.
O rengarenk insanlar ne kadar uğraştı değil mi bizim soluk dünyamıza çiçeler ekmek için?
Biz ise alışmışız karanlığa.
Hak ettiğimiz rezillikte devam ediyoruz hayat denilen sınava…
Sahi niye böyleyiz?
Hiç mi kalbimiz atmadı?
Hiç mi hissetmedik sevildiğimizi?
Hiç mi olmadı mavimiz,yeşilimiz?
Oldu galiba
Ama kör olmaya alışık mühürlü kalbimiz hissetmedi hiç bir şeyi.
Sebep aradık her zaman.
Hatta bi suçlu!
Sanki tek suçlunun kendimiz olduğunu bilmiyormuş gibi…
Ne de olsa çok geç artık.
Anlamak bundan sonra sadece kanımızı donduran aptallığımızı fark etmek olacak…
H. Zişan Yıldız
"Belki de sürdürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken yaşam değildir?"
Bazı cümleler vardır, tüm hayatını sorgulatır... Taktığın at gözlüğünü fırlatır ve gerçekleri daha iyi gör diye numaralı gözlük uzatır. Bana göre bu cümle işte onlardan biri.
Belki de sürdürmemiz gereken yaşamı sürdürmüyoruzdur kim bilir...
İçinde ölüme karşı her zaman ki korkuyu arıyor bulamıyordu.Hani ölüm? Ne ölümü? Hiç korku yoktu! Çünkü ölümde yoktu. Ölüm yerine ışık vardı. “Demek böyleymiş” dedi. “Ne mutluluk!”