Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
zeliha
zeliha
@zsninkitapligi
196 okur puanı
Ekim 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Milan Kundera
Kimlik
Yazar hakkında ; Çek asıllı Fransız yazardır. 1969’da ‘ Gülünesi Aşklar’ isimli düzyazısı ile meşhur olmuştur. En başarılı eseri ise ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ adlı romanıdır. Eserlerini Fransızca olarak kaleme alan Kundera, çağımızın en başarılı düşünsel yazarı ve varoluşçuların sonuncusu olarak nitelendirmiştir.
Kimlik kitabında ise; insan ilişkileri, aşk, benlik duygusu, kendini tanıma gibi bir kimlik arayışı üzerine yazılmıştır. Aslında kitap bir aşk romanı gibi gözüküyor ama değil.
Kendisine hayranlık duyulsun, beğenilsin istenen Chantel, kendi bulunduğu mevcut konumunu yüceltmek için sönük bir karakter olan ve Chantel’den yaşça küçük olan Jean-Marc ilişkisini okuyoruz.
Kitap başlarda Chantel’in yaşlılıkla ilgili vücudundaki ve görünüşündeki memnuniyetsizlikleri dile getirir. Sonra ilk eşi ile yaşadığı çocuk kaybını ve anneliğe dair duyguların geçişlerine değinir.
Kitabın sonlarına doğru ise sürekli bulunduğu durumdan rahatsız oluşuna değinir. Bulunduğu koşulların yaşadığı hayatın kendisi için kimliksiz oluşunu okuruz. Chantel bir arayış ve kaçış içindedir.
Kitabı genel olarak sevdim. Anlatımı yalın ve duygulara seslenen bir kitaptı. Sonu biraz karmaşa olsa da okuyucuyu düşündürmeye sevk ederek bitti.
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde çok severek okuduğum bir kitap oldu. Etkileyici ve özgün bir anlatımı olan Proust’un, Kayıp Zamanın İzinde serisinin ikinci kitabıdır. Kitap otobiyografik özellikler taşıdığı için Proust yaşadığı dönemi etkili bir bakış açısıyla şairane bir anlatımla bize sunuyor. Dostluk, sevgi, arkadaşlık, edebiyat, resim vb. konuların yorumlarını yaparken Proust gerçek anlamıyla kelimelerle bir şölen sunuyor okuyucuya. İlk kitabında çocuk olan Proust, ikinci kitapta büyümüş ve karşı cinse duyduğu duyguları anlatıyor.
İçinde bulunduğu burjuva toplumuna ayak uydurmaya çalışıyor. Tanıştığı yeni kişileri edebi bir şekilde anlatıyor. Kitap bana göre okurken su gibi akıyor. Cümlelerin büyüsüne kapılıyor insan. İlk kitabı çok beğenmiştim, ikincisini de aynı hayranlıkla okudum.
Kayıp Zamanın İzinde serisinin ilk kitabıdır. İzlenimci ve gözlemci bir şekilde ilerliyor roman. Detaylara fazlasıyla yer veriliyor. Küçük şeylerin bile en ince ayrıntısına kadar girip sizi kelimelerin tasvirlerin içinde kaybolmaya sevk ediyor yazar.
Kitap üç bölümden oluşuyor. Combray, Swann’ın Bir Aşkı ve Memleket İsimleri.
Combray’da; yazar, anneye bağlılığı ve anne sevgisini en ince detayına kadar işliyor. Annesine duyduğu sevginin bağlanmanın, ondan uzakta kaldığında yaşadığı kaygıların hepsini okurken hissediyor insan.
Swann’ın Bir Aşkı’nda; bir insanın aşkına bağlanma şeklini anlatıyor. Aşkta, bir insanın peşinde koşarken aşka olan bağlılığından vazgeçmeyişi okuyoruz.
Memleket İsimlerinde; yazar çocuk olmanın vermiş olduğu egonun, kaygının ve korkunun hissini okuyucuya geçiriyor.
Anlatımı zengin sürekli düşündüren, detayları gözümüzde canlandırmaya sevk ettiren bir anlatımı var. Okurken konsantre olmak gerekiyor. Uzun betimlemelerden dolayı detaylar çok kıymetli.
Okur Takip Önerileri
"Zor bir şey, yani masumiyet bekliyorsun insanoğlundan!" (s.8)
Kitap iki bölümden oluşuyor ve okuması kolay ama sindire sindire okunması gerektiğini düşünüyorum.
Bilgeliğin Sarsılmazlığı Üzerine olan ilk kısımda; bilgenin karşılaştığı sıkıntılar ve bu sıkıntılardan nasıl erdemli ve bilgece kurtulması gerektiğini anlatır.
İnziva Üzerine olan ikinci kısımda ise stoacı örnekler üzerinden bilgenin kendisi için inzivanın ne zaman gerekli olduğunu ve inzivanın faydalarını anlatır.
Kitap kısa 43 sayfadan oluşuyor ama etkili bir felsefe kitabı olduğunu söyleyebilirim.
Bilgenin Sarsılmazlığı Üzerine - İnziva ÜzerineSeneca · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20222,601 okunma
Mercier ile Camier, Samuel Beckett’in bize sunduğu bir “ben’in” iki yarısının yolculuğu. Beckett’ten okuduğum ilk kitap oldu ve çok beğendim modernist dili başta karmaşık geldi ama okudukça hoşuma gitti. Kitapta karakterlerimiz amaçsız ve anlamsız bir yolculuk halindedirler. Nereye gittikleri nereden geldikleri belli değil. Karakterlerin hızlı yaşamları birbirlerine uyumları birbirleriyle olan karşıtlıkları... her şey çok soyuttu. İki erkeğin zamansız, mekansız sürekli diyaloglarını okuyoruz. Yer yer güldürdü aralarında geçenler yer yerde düşündürdü. Çok sevdiğim bir kitap oldu.
Tom Robbins’in yazdığı Parfümün Dansı okuduğum en güzel büyülü gerçekçilik akımın bir örneği oldu.
Ölümsüzlük, aşk, tutku, koku ve gizeminin çözülmesini bekleyen pancar temaları içerisinde ölümsüzlük peşindeki Alobar’ın koku ustası sevgilisi Kudra’nın yüzyıllarca süren Batı’dan Doğu’ya oradan da Yeni Dünya’ya heyecan dolu yolculuklarını okuyoruz.
Farklı karakterler üzerine kurgulanan hikaye doğaya olan bağlılığımızın zayıflaması, özden kopuş gibi konularıyla farklı pencerelerden düşünce dünyasına baktıran masalsı bir kitaptı. Akıcı bir şekilde keyif alarak okuyup aynı zamanda da düşündüren harika bir kitap oldu benim için Parfümün Dansı.
Eser Ortaçağ Avrupa’sının yaşam tarzını, sanata dair felsefi düşüncesini, estetik ve sanat zevkini ortaya koymuş bir kitaptır.
Kitap, altıncı yüzyıl ile on beşinci yüzyıl arasında Ortaçağ Latin Uygarlığının geliştirdiği estetik kuramlar tarihinin bir özetidir. Estetiğin tanımını yapmak veya estetik üzerine sorunlara çözüm üretmek yerine Ortaçağın estetiği anlatır.
Kitabın amacı; Ortaçağ döneminin imgesini ortaya koyup tarihsel bir dönemin anlaşılmasını amaçlamıştır.
Anlatımı biraz ağır bulmuş olsam da beğenerek okuduğum ve Ortaçağa dair farklı bir bakış açısı kazandığım bir kitap oldu.
Yıkılmış Kadın, Simone de Beauvoir’den severek ve beğenerek okuduğum ilk tanışma kitabı oldu benim için.
Kitapta üç farklı yaşamın kısa hikayelerinden bahsediyor. Üç farklı kadın, eş olma, anne olma konusunda hayata karşı mücadeleler veriyor.
İlk hikayede; bir annenin, oğlunun kariyeri ve evlilik kararları karşısında, oğlunun değişen fikirlerine karşı mücadelesini okuyoruz.
İkinci hikayede; kızının intiharından sorumlu gibi gözüken bir annenin içsel çöküşünü okuyoruz.
Üçüncü hikayede ise; eşi tarafından aldatıldığını öğrenen bir kadının buhranlarla dolu kıskançlık krizleri içinde evliliğine tutunmaya çalışmasını okuyoruz.
Beni en çok etkileyen üçüncü hikaye oldu. Kitap okunması kolaydı, ama üç bölümde derin ve hüzünlü hikayelerle psikolojik analizlerle doluydu. Karakterleri okurken kendimi akıp giden zamana değişime karşı sürekli bir sorgulama için de buldum.
Wolfgang Borchert, Alman şair, oyun ve öykü yazarıdır. Yıkım Edebiyatının en tanınmış yazarlarındandır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kısa yaşamında etkili eserler yazan yazar, şehirlerin yıkılmasını, ailelerin dağılmasını, savaş travmalarını eserlerinde bizzat yaşamış ve kaleme almıştır. Yazarın Hayır De! kitabı savaş karşıtı kaleme aldığı manifestosudur.
Savaşı yaşamış bir yazar olarak savaşa hayır de! çağrısında bulunur.
Felsefenin Tesellisini yazar bize altı bölümde anlatıyor ve her bölümde bir filozofun yaşamını konu ediniyor.
Sokrates’in ölüme giderken bile hayatı sorgulamaya devam etmesini, Epikuros’un mutlu olmak için kendine dostlarıyla sade bir hayat seçişini, Seneca’nın hayatın getirdiği haksızlığa karşı kabullenişi, Montaigne’nin kendini yetersiz hissetmiş olmaya karşı hayatı sorgulayışını, Schopenhauer’in mutsuz bir şekilde yaşamın getirdiklerine anlam arayışını ve Nietzsche’nin hayatın her türlü acı ve zorluğuna karşı dik duruşunu kitapta görüyoruz.
Yazar, bu filozofların yaşamda karşılarına çıkan zorluklara karşı çözüm arayışlarını anlatıyor. Her bir filozofu kendine has bir üslupla ve akıcı bir şekilde ele almış yazar. Kitabın ağır bir felsefi dili yok o yüzden felsefeye başlangıç için öğretici ve merak uyandırıcı bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Ben keyif alarak okudum umarım sizde seversiniz.
Okuyucu, 15 yalındaki Michael ve 36 yaşındaki Hanna’nın kesişen hayat hikayelerini anlatıyor.
Kitap üç bölümden oluşuyor.
Michael ve Hanna’nın arasındaki duygusal bağın anlatıldığı ve Hanna’nın bir anda ortadan kayboluşunu anlatılır ilk bölümde.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Hanna’nın geçmişe dönük işlediği suçlar ve sonrasını konu alır, diğer bölümler.
Kitap bir aşk hikayesiymiş gibi başlıyor ama ilerleyen bölümlerde suç, vicdan, hesaplaşma gibi konulara yoğunlaşıyor.
Lucius Annaeus Seneca tarafından yazılmış, 124 mektuptan oluşmaktadır. Stoacı düşünceden olan Seneca bu düşünce çerçevesinde “aklı, erdemli olmayı, ve doğayı” her şeyin üzerinde tutuyor mektuplarında. Doğaya uygun yaşamayı, iyiye ulaşmak için erdemli olmayı tavsiye ediyor ve aklı her konuda her şeyden üstün tutuyor. 124 mektubun her biri “ Seneca, Lucilius’unu selamlar,,” diye başlıyor. Tüm mektuplar bir dosta yazılmış sohbet tarzında devam ediyor. Seneca’nın yaşlılık döneminde kaleme aldığı bu mektuplar felsefenin temel ilkelerine de değinmiş.
Çok beğendiğim, neredeyse her satırını çizerek okuduğum bir kitap oldu.
