Bazı kitaplar vardır ki insan bitirdikten sonra ona sarılmak, onu bağrına basmak ister. Uzun süre okudukları üzerine düşünür durur. Çok zamandan beri okuduktan sonra bağrıma basma ihtiyacı hissettiğim bir kitap "Yalnızız". Diğer eserlerinde olduğu gibi Peyami Safa bu eserinde de insan ruhunun çatışmalarını öyle açık bir şekilde gözler önüne seriyor ki kahramanların şüphelerine, tereddütlerine, meyillerine, nefretlerine adeta ellerimizle dokunuyoruz. İç dünyamızdaki çalkantıları psikolojik kuramlarıyla beraber açıklıyor. Şuuraltına, parapsişik olaylara, önsezilere, telepatilere değinen yazar insanda pek çok "ben" bulunduğunu fakat bu "ben" lerin "sosyal ben" ve "asıl ben" olmak üzere ikiye indirgenebileceğini ve tüm çatışmalarımızın bu "ben" lerin isteklerinin birbirine uymamasından kaynaklandığını belirtir. "Ben"ler arasında galibiyetle sonuçlanamayan bütün çatışmalar insanı sürüklenmeye götürür. Sürüklenmekten kurtulabilmesi için yazar, insana şöyle seslenir.
" Ey bahtsız! Laboratuvarında aradığın, incelediğin oyduğun, dibine indiğin, sırrını deştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok. Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah'ını. İç zıtlıklarını elemeye yarayacak ve seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan manevilere ve mukaddeslere, inan! "