Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Sibel
Sibel
@sibelayilmaz
380 okur puanı
Mart 2022 tarihinde katıldı
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bozkır Kurdu, Siddhartha ve Demiann' dan sonra okuduğum dördüncü Hermann Hesse kitabı. Son 100 sayfasını bir günde okuduğumu da, kendimi ödüllendirme, biraz da şımartma adına rahatlıkla yazayım şuraya.
İnceleme yazmak benim gibi bir okuyucu için fazlasıyla lüks sayılır, lakin, şuraya birkaç cümle iliştirme gereksinime mani olamadım.
İnsanın
Gerçeküstü Aşk
Hangi düşüncelerle başladık, ne bulduķ?
Bir arkadaşımın tavsiyesiyle listeme eklemiştim geçen yıl. " Hocam, mutlaka okuyun!" demişti. Tarzı hakkında pek konuşmadığımızdan, yakın geçmişimizi anlatan bir kitap olarak aklımda kalmış. Farklı tür okumalar yapmayı gereklilik olarak gördüğümden, okumaya başladığım bu kitap, hep karşı taraftan okuduğum bir dönemin olaylarını, olayın içinde yaşayanların da gözleriyle görmemi sağladığı için kendi adıma objektif bir duruş sağladığını söyleyebilirim.
Sonuçta toplumun büyük bir bölümü için hoş karşılanmayacak, " Yasak Aşk" kavramını işliyor olsa da, Başucumda Müzik, bizi "gerçekleşen bir rüya"ya götürüyor. 50'li ve 6O'lı yılların karmaşasında unutulup gitmiş gizli bir aşk öyküsünü anlatıyor. Orada, sokaktan akordiyon sesinin geldiği bir bahar sabahında, unutulmaz cumartesilerde, unutulmuş şarkılarda eşsiz bir duyguyu, tutmak isterken avucumuzdan kayıp giden o rüyayı okuyacaksınız.
Maddesel beklentiden uzak, bir tarafın bir diğerini istismar etmeden yaşadığı bir aşkın, ayaklarınızı yerden kesecek hikayesi...
Sonu çok iyi bitmesede , pozitif bir etki yaratacağına inanıyorum. Okumak isteyenlere tavsiyemdir.
Tanıdık, bildik insan manzaları
Ölmeye Yatmak, Adalet Ağaoğlu' nun Cumhuriyet’ in 1938-1968 arası dönemini ele aldığı “Dar Zamanlar” üçlemesinin ilk kitabıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1938-1968 arası tarihi ve toplumsal olaylarını, çeşitli insan panoromaları üzerinden anlatır bize. Çok karakterli bir romanmış gibi gözükse de, ana karakter Aysel’in hayat hikâyesi ve onun bir otel odasında intihara sürüklenme süreci, belli sosyolojik nedenler çerçevesinde anlatılır. Cumhuriyet tarihine ilginiz var ise, rahatlıkla okunabilecek bir kitap. Sanatın, edebiyatın insana var olanı gösterme çabasını sevdiğimden midir nedir, benim hoşuma gitti. Adalet Ağaoğlu karakteri Aysel' in diliyle, anlatıyor, tüm manzarayı gözlerinizin önüne seriyor. Ne tat alacağınız size kalmış. Okumak isyeyenlere nacizane tavsiyemdir. İyi okumalar dilerim.
Okur Takip Önerileri
Hayatın anlamı üzerine geniş, bilge bir bakış açısı...
“ Ey dünya, seninle uyumlu olan her şey benimle de uyumludur. Senin için zamanında olan şey, benim için erken veya geç değildir. Ey doğa, mevsimlerinden gelen her şey meyvedir bana. Her şey senden gelir, her şey sende var olur, her şey sana döner. Ozan, "Kekrops'un sevgili şehri," diyor. Ya sen, sen de "Zeus'un sevgili
Yol ayrımı...
Yol Ayrımı, Kemal Tahir' in Esir Şehir Üçlemesi kitapları serisinin üçüncü kitabıdır. Zamanlama olarak Cumhuriyet'in ilk yıllarından 1930 yılı, Serbest Fırka' nın kuruluşu ve kapatılışı arasındaki kısa dönemi, Kuvayı Milliyeciler 'in genç kuşak temsilcileri üzerinden anlatır. Daha önceki kitaplarda genellikle Kamil Bey’ in
Üç kuruşa adam satanların dünyasına hoşgeldiniz
Esir Şehrin Mahpusu, Kemal Tahir' in Esir Şehir Üçlemesi kitapları serisinin ikinci kitabıdır. Yıl 1921'dir ve Anadolu'da Milli Mücadele tırmanmaya başlamıştır. Kamil Bey, yalnız başına kaldığı Bekir Ağa Koğuşu'nda, kitap okuyup resimler yapabilmektedir. Fakat Kamil Bey, bir bayram günü aniden Sultanahmet'teki tutukevine
Garp Cephesinde Yeni Birşeyler ancak sanat, bilim, felsefeyle gelişir
"Savaş meydanlarında öldüren, katilden saymazdı kendini. Başkalarının gözünde de katil sayılmazdı. 'Meydana çıkmanın hukuku, diye bakarlardı ovalarda üst üste yığılan ölülere; 'Kanın şiiri,' diye bakarlardı ovanın kızıl kırmızısına... Cenk şairi olmaya karar verdiğinde mürekkebin kan olur Serhenas. Kelimelerin kan olur. İçin
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Ciltli)Erich Maria Remarque · Everest Yayınları · 20203,279 okunma
Hala okumadıysanız, acilen Gündüz Vassaf okuyunuz
Totalitarizm, tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete mutlak itaat beklenen, diktatörlükvari yönetim. Sözcük sıfat hâlinde totaliter olarak kullanılır. Totaliter egemenlik olarak da bilinir. Totalitarizmde bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne bırakılır.
Gündüz Vassaf'tan okuduğum ilk
Okumaktan daha ötesi...
Düşünebilen varlıklar olarak kendimizi ifade edebilmek için kullanabileceğimiz olduķça fazla seçeneğimiz var. Kimimiz sözle, kimimiz müzikle, kimilerimiz fırça darbeleriyle oldukça rahat kendini ifade edebilecek yeteneklere sahip. Her ifade etme becerisini kendi kulvarında ayrıca değerlendirmek gerekir ama benim daha çok kelimeleri, dili, yazıyı
Ulus Baker' e sonsuz saygıyla...
"Anlamak yalnızca dünyayla ilişkimizin bir düzeyinden ibaret tümü değil."
Düşüncelerin bir ağırlığı varsa, düşünmek bu ağırlığı sırtlanmak demekse, Ulus Baker insanlık tarihi boyunca yaşamış tüm filozofların, düşünürlerin sırtlandığı bu yükü omuzlarına alıp, günümüze kadar taşımayı başarmış. Taşımakla kalmamış, bunları
Gecenin sonuna varmadan...
Şuraya henüz gecenin sonuna gelmeden, gecenin içinde Bardamu’ yla yürüyüşümüz sona ermeden bir kitap incelemesi bırakalım. Günlük yaşantısı içerisinde insanlara karşı herhangi bir bağımlılığı olmayan kendimin ne yazıkki söz konusu kitaplar olduğunda -sonuçta bir hayal ürünü ya da gerçek farketmez- karakterlere karşı bir zaafı var.
Oğuz Atay’
Cengiz Aytmatov ile ilk tanışma...
Aylar öncesinden Beyaz Gemi isimli kitabina odaklandığım halde, sevgili çocuklarimin bir hafta öncesinden "Anne sen bunu yolda okursun." dedikleri, çantamın bir kenarına sıkıştırdıkları, bugün Adana' dan Pozantıya gelene kadar bir saatlik yolda okuduğum kısacık bir kitap. Savaş, yokluk, savaştan, askerlikten kaçan bir koca ve tüm bunlara rağmen hayatta kalmaya, yaşatmaya çalışan bir kadın. Yazar, kadınların hiç bir zaman azımsanmayacak gücünü, yürekliliğini, eşine olan sevgisini ve sadakatini öyle güzel hissettirmis.Kadınların şartlar ne olursa olsun yüreğinden eksik etmediği merhamet ve adaleti her şeyden üstün tuttuğunu okuyucuya göstermiş. İlk kitap için iyi bir başlangıçtı benim için. Seyde' nin İsmail ile yüzleşme anı çok etkileyiciydi, bu durumu fazlasıyla içselleştirmiş olabilirim. Hayatta empatiden yoksun tüm bireylere rağmen, dimdik ayakta durmaya çalışan tüm cesur kadınlara saygıyla, iyi okumalar
Yeni bir kitabi okumaya başlamakla, yeni bir insani hayatınıza kabul etmek aynı şey gibi. İkisini de hayatınıza dahil ettiğinizde sizde yaratacağı etkilere katlanmanız, kabul etmeniz gerekiyor. Kitabin Ömer Kavur imzalı filmine yapılan yorumlara bakarak biraz bu düşüncelerle önyargılı başladım kitabını okumaya. Zira kitabin tek karakter üzerine
Kelimelerin gücü adina...
" Şiir de, çömlek de topraktan yapilmiştir.Sonradan ateşle,suyla,havayla beslenmislerdir.Ve de sınanmışlardır.Çöken uygarliklardan her zaman iki şey kalir geriye:Şiir ve çömlek.Yerkürenin en eski taniklari."
Murathan Mungan'in 15 yillik emeği sonucu ortaya çikardiği,kendi kendime ben bunu neden daha önce farketmedim dedirten şahane kitap.Surlarinda şiir bayraklari asili şehirler,usta şairlerden yaşama dair dipnotlar.Murathan Mungan kurgulanmiş bir romani okumanin çok ötesinde bir okuma deneyimi sunmuş.Fantastik bir dünyanin kapilarini okuyucuya aralarken, şiir,zaman, yolculuk, yaşam ve öğrenme üzerine her biri birbirinden değerli yüzlerce cümlenin bir arada bulunduğu bir edebi şölen oluşturmuş.Kitap zor ilerliyormuş gibi gözükse de okumasi çok keyifliydi.Bu yaşina kadar hiç bir büyüğünün nasihatlerine kulak asmamiş kendim,bizzat, şair Moottah'in öğrencilerine verdiği öğütleri ders bildim. Kitabi bitireli bir yil olmasina rağmen ara ara açar alti çizili cümleleri okurum.
Şairin ülkesinde karanliğin şiiri bile ışıkla yazilirmış.Hiç bir şairin kelimelerinin karanlikta kalmamasi dileğiyle, keyifli okumalar.
Uzun zamandir Sartre üzerine araştirma yapiyorum.Sonunda ilk olarak Bulanti kitabini okumaya başladim.Kitabi az önce bitirdim.Bir inceleme yazisi yazma fikri aklimda yoktu ama belki benim gibi Sartre meraki olan bir okura faydam olur diye düşündüm.Kitabin ismi Bulantı, romanın adı olmasının yanı sıra, terim olarak da Sartre'ın varoluşçu felsefesini ifade etmektedir.Bulantı romanının kahramanı Antoine Roquentin, ilk kez yerde gördüğü bir taş parçasını eğilip almak istediğinde bunu yapamadığını fark eder; çünkü bu anda varoluşun saçmalığına karşı bir bulanti duymaya başlar, varlıkların varoluşuna, doluluğuna karşı duyulan bir bulantı. Dünyanın özündeki kendinde anlamsız varlığı karşısında duyulan bir 'bulantı'dır bu. Sartre'a göre hissedilen bu bulanti hissi, kişinin varlıkların kendiliğinden varoluşlarının doğurduğu anlamsızlıktan sıyrılmasını sağlar ve onu bilinçli bir varlık olma konumuna getirir.
Her cümlesinin altini kaziya kaziya, içselleştirerek okuduğum bir kitap oldu. Çok sevdim, bittiğine üzüldümde diyebilirim.Sartre'inda dediği gibi hayatimla ilgili bildiğim her seyi kitaplardan öğrendim.Sartre'in bulantisiyla başladiğim bu yolculuğun bu kadar etkili olacağini bilseydim, okumayi bitirdiğimde ne kadar değistiğimi anlamak için kisıliğimi en ince ayrintisina kadar bir yere not ederdim.İyi okumalar.
