Birkaç gün önce televizyonda gece denk geldi, dinledim gözyaşlarıyla... Yazan duyguları o kadar hissettirerek ifâde etmişki bir uygarlığın yıkılışını... Kahroldum...
Önce biraz bilgi, ardında da metin...
604/1207 yılında dünyaya gelen er-Rundî, ışığın teker teker Endülüs şehirlerinden ayrıldığına şahit olur. Bu duruma dayanamayıp o yürek
1854 yılında, Kızıldeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı projesi, Mısır Hıdivi Sait Paşa tarafından, dönemin padişahı Sultan Abdülmecit’e sunulur. Kanalın mühendisi Ferdinand de Lesseps’le yapılan anlaşmanın bir maddesinde, kanalın Akdeniz’e açılan sahillerinde bulunan “Port Said” liman kentine, fener olarak oldukça büyük bir heykel
# Cem Gürdeniz
# Mavi Vatan
"...
Haksızlığın envâını gördük.. Bu mu kaanun?
En gamlı sefâletlere düştük.. Bu mu devlet?
Devletse de, kanunsa da, artık yeter olsun;
Artık yeter olsun bu denî zulm-ü cehâlet..
..."
Tevfik Fikret ( 1867 - 1915 )
31 Ağustos, 1867. Fransız şiirini doğuran adam Baudelaire, zaten 1850 sonrası sağlık problemleri ile boğuşmaktadır. Gerek ruhsal anlamda, gerekse bedensel anlamda kötüye giden sağlığı, ona ancak 46 sene izin verir. İki senelik Belçika gezisi dönüşünde felç olan Baudelaire, Paris’te yaşama veda eder. Ardında ise yeni bir şiir tarzı ve ayyuka çıkacak bir şiir akımı bırakacaktır. Yaşamında, şiirleri ve kendisi pek de saygı görmeyen Baudelaire, ölümünden sonra kıymete biner. Hafızalarda birçok şiiri kalır. Belki de en çok, henüz yayımlanalı bir ay olmuşken yasaklanan ünlü şiiri Lanetlenmiş Kadınlar
Luigi Pirandello (1867 -1936)
Eser 1926 da yazılmış
İtalyan yazar.
1934 Nobel Edebiyat Ödülü sahibidir.
Luigi Pirandello, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğmuş , iyi bir eğitim almış 36 yaşında tüm servetini bir sel baskını ile kaybetmiş. Bu yüzden eşi akli dengesini yitirmiş.
Eserin başı bugün kişisel gelişimde bilinçaltı ve ayna kavramlarını anlatıyor gibi görünse de konu ilerledikçe derinleşiyor, kahramanın bilinç değişimini anlatılıyor. Babadan zengin olan mirasyedi Moscarda’ nın dünya işlerini bırakıp , hakikati idrak etme sürecininde yazar otobiyografik ögeler de kullanmış. Kahramanımız , “ sen”li , “o”lu ikilik bilincinden , bütünlüğü idrak ederek teklik bilincine geçiyor ve huzuru buluyor.
Eserin son kısmını da beğenerek ve etkilenerek okudum.
There were few parts of Asia or even of Africa where a British brigade might not arrive on your doorstep. Who would have guessed that, when he took a few British hostage in 1867, the emperor of Ethiopia would find an army of 12,000 men invading his mountain fastness at Magdala 250 miles from the sea? Surrender and suicide were his desperate response.
1867 yılı sonunda, M. Fazıl Paşa, Ali Paşa ile tanştı
ve Sultan'ın izni ile İstanbul'a döndü. Fazıl Paşa, "Yeni
Osmanlılar"ı Ali Paşa ve Fuat Paşa ile arasındaki üstünlük
çekişmesinde bir araç olarak kullandı ve İstanbul'a döndükten
sonra da meşrutiyet mücadelesini tümü ile unutarak,
Adalet Bakanı oldu. Bir süre daha yurt dışındaki Türklere
para yardımını sürdürdü, daha sonra da bu bağ koptu. ne
İslam şeriatının müminler için tanıdığı eşitlik hakkı ve
söz hürriyeti o kadar engindi ve Osmanlı Müslümanlan tarafından
zaman zaman o derece kötüye kullanılıyordu ki
hakikatte hür olmayan halk değil saraydı ... Saray, padişah,
Sadrazam ve vezirler ...
Namık Kemal'in dostu Sadullah Bey, 3 Mart 1867'de
mektubu Türkçe'ye çevirdi. Mektup, İstanbul'daki Fransız
gazetesi Courrier d'Orient'in yayıncısı jan Pietri'nin yardımı
ile hemen Kayol'un (İslamiyet’i kabul etmiş bir Fransızdır)
litografyasında basıldı ve 50 bin nüsha kadar çoğaltıldı.
Fazıl Paşa'nın damadı, büyük Türk diplomatı Halil Şerif
Paşa, 1867 yılında "Yeni Osmanlılar" örgütüne katıldıktan
sonra meşrutiyetin ilanı için açıkça çağrıda bulundu. 12 Şubat
1867 yılında İstanbul'da, ülkede meşrutiyet rejiminin gerekli olduğu nu ve bu rejimin Türkiye'yi yabancı müdahalesinden
kurtaracağını, ekonomik durumun düzelmesine
yardımcı olacağını belirten bir bildirge yayınladı: "Meşrutiyet!
Kırk yılda yapılmayacak reformları, Türkiye'de bir günde,
bir saatte yapacaktır. "