Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
19.yy'ın başlarından itibaren Batı, gelenekçi düşünceyi yıpratmak ve yıkmak adına, Müslümanlar arasından seçtiği, finansal ve akademik destek sağladığı ajanlarını İslâm topraklarına göndererek geleneksel düşüncenin kısırlaştırılması faaliyetlerini hızlı bir şekilde sürdürmüştür. Kısa sürede sonuç veren bu faaliyetler, İslâm ümmetinin kuşatıcı ve koruyucu kubbesinin parçalanmasıyla hedefine ulaşmış oldu.
Kırım'ın kaybedilmesi:
1774 Kaynarca Antlaşması ile Kırım Hanlığı'nın ba­ğımsızlığı kabul edilmişti. Bu, Rusya'nın Kırım Hanlığı'nı yıkmak ve kendi ege­ menliği altına almak için aulmış bir adımdı. Nitekim, antlaşmanın imzasından sonra, Ruslar, Kırım'da iç anlaşmazlıklar çıkarmaya, halkı Kırım Hanlarına karşı ayaklanmak için kışkırtmaya ve nihayet Kırım'a asker sevkederek, istediklerini Han seçtirmeye başladılar. 1777'de, evvelce Petersburg'da bulunmuş ve Katerina'nın sempatisini kazanmış olan Şahin Giray'ı, askeri baskı altında, Han seçtirdiler. Rusların bu müdahalesi Kırım Tatarlarının hoşuna gitmediği gibi, Osmanlı Devleti'ni de kızdırdı. Babıali, bu işe müdahaleye karar Yerdi ve o da İstanbul' da bulunan Selim Giray'ı Kırım Hanı tayin ederek, başkent Bahçesaray'a gönderdi. Bu iki Han arasında mücadeleler oldu ve Selim Giray mücadeleyi kaybedince İstanbul'a döndü. Osmanlı Devleti Rusya ile yeni bir savaşa başvurmak istediyse de, Fransa'nın araya girmesiyle bundan vazgeçti. Ve 10 Mart 1779'da Rusya ile yaptığı Aynalıkavak Antlaşması ile , Şahin Giray'ın Hanlığını tanıdı. Fakat Ruslar da asker­lerini geri çekeceklerdi. Ne var ki, Ruslar Şahin Giray vasıtasiyle Kırım'a nüfuz et­meye devam ettiler ve nihayet 1783'te Kırım'ı işgal ve Rusya'ya ilhak ettiler.
Reklam
Toplumlar, tıpkı insanlardaki cüz'i iradeye benzer bir irade ile kendi nefslerini (toplumların da nefsleri var) değiştirebilir. Bu anlamda kasıl insanlara zalim, fasık, mücrim, inatçı, böbürlenen vs. sıfatlar veriliyorsa toplumlar da böylesi sıfatlarla anılabilir: Zalim kavm (28/21), fasık kavm (28/32), mücrim kavm (10/75, 44/22, 51/32), inatçı kavm (19/97), böbürlenen kavm (23/46) gibi.
Sayfa 156 - Ayışığı Kitapları - KİTABEVİ (1.Baskı)
Kur’ân’ın prensiplerini özümseyerek uygulayan bir kadının hayatından alınmış şu ilginç kıssayı, Abdullah b. Mübârek’in dilinden aktarmak istiyoruz: “Ka‘be’yi (haccetmek) ve Resûlullah’ın kabrini ziyaret etmek için yola çıkmıştım. Yolda bir karaltı gördüm. Dikkatlice bakınca bunun, sırtında yünden bir hırka, başında da yine yünden dokunmuş
Sayfa 161Kitabı okudu
Gelirken bindiği otomobilin numarasını hatırladı: 1873. Rakamları mutlak kıymetleriyle tekrar topladı. Hepsi 19 ediyordu. 1+9 = 10. Sıfırı atıyordu. Elde kalan birdi; 1 onun çok iyi bir rakamıydı, evvela tekti ve sonra vahdetin ve vahdaniyetin rakamıydı.
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Reklam
Atsız "arada sırada" şiir yazardı. "Şiir Kadrosu" bölümünde de görüldüğü gibi bazı yıllar hiç şiir yazmamıştır. Ömrünün son otuz yılında yazdığı şiirlerin sayısı sadece 14'tür. Aynı bölümde çok şiir yazdığı yıllar da görülmektedir. 1931-1933'te 19, 1944-1945'te 10. Yani 54 şiirinden 29'unu sadece anılan 5
YARIDA KALAN EDEBİYAT TARİHİ Atsız'ın dil, tarih ve edebiyat çalışmaları iç içe geçmiştir. Daha 1933-1934 yıllarında Orhun dergisinde yayımlamaya başladığı Köktürk ve Uygur dönemlerine ait metinlerin aktarmaları, aynı zamanda edebiyat tarihini de ilgilendirmektedir. Bitirme tezine dayanan ve yine Orhun dergisinde yayımlanan Edirneli
Işığa ‘Gündüz’ karanlığa ‘Gece’ adını verdi. Akşam oldu sabah oldu ve ilk gün oluştu. YARATILIŞ 1:5 1:5 adını verdi. Bkz. 1:8,10. Eski Ortadoğu'da bir kralın insanlara veya nesnelere ad vermesi, onlara egemen olduğunu beyan etmesi anlamına gelirdi (bkz. 41:45; 2Kr.23:34; 24:17; Dan.1:7). Yaratılış öyküsünde, Tanrı gündüz, gece, gök, kara ve deniz gibi büyük evrensel öğelere ad vererek kendisinin her şeye egemen olduğunu ilan eder. Yaratılan canlılara ad verecek olan insandır; bu da insanın bunlara egemen olacağını gösterir (bkz. 1:26,28; ayrıca bkz. 2:19 ve ilgili not). ilk gün. Bazı uzmanlara göre yaratılış sürecinin bir günü, yirmi dört saatlik gündür; bazılarına göre ise "gün” sözcüğü, belirsiz uzunlukta bir süreci, çağı ifade eder veya sadece anlatımı kolaylaştırmak için kullanılmış bir terimdir.
1931-1933 yılları, Atsız'ın edebiyat ve fikir hayatına yeni atıldığı, Atsız Mecmua ile Orhun dergisini çıkardığı, Çanakkale'ye yürüyüş düzenlediği yıllardır; bu yıllarda 19 şiir yayımlamıştır. 1944-1945 yılları ise Irkçılık-Turancılık Davası yılları. 09 Mayıs 1944-23 Ekim 1945 tarihleri arasında geçen 532 günlük (1,5 yıla yakın) tutukluluk günleri. 1944-1945 yıllarındaki 10 şiirden 9'u cezaevinde yazılmıştır. 1934-1943 arasındaki 10 yılda sadece 7, 1945-1975 arasındaki 31 yılda da sadece 14 şiir yayımlamıştır. 1934'ten itibaren tarih ve edebiyat araştırmalarına, 1945'ten itibaren tarih ve bibliyografya araştırmaları ile romanlara daha çok vakit ayırdığı anlaşılmaktadır. Tabii onu en çok meşgul eden dergicilik ve dergilere yazdığı ülkü ve fikir makaleleridir.
Reklam
En begendigim senaryoda yapı şekli
Senaryo danışmanı ve Türkçeye çevrilmiş Senaryo Anatomisi adlı kitabıyla tanınan John Truby'nin önerdiği modelin 22 aşaması şöyledir: 1. Kendini Keşif, Gereksinim, Arzu, 2. Hayalet ve Öykü- nün Geçtiği Yer, 3. Zayıf Yön, Gereksinim, 4. Tahrik Edici Olay, 5. Arzu, 6. Dostlar, 7. Rakip/Gizem, 8. Rakip/Sahte Dost, 9. Birinci Keşif ve Karar; Arzunun ve Gerekçenin Değişmesi, 10. Plan, 11. Rakibin Planı ve Karşı Atak, 12. Hamle, 13. Dostun Atağı, 14. Belirgin Yenilgi, 15. İkinci Keşif ve Karar, Saplantılı Hamle, Arzunun ve Gerekçenin Değişmesi, 16. İzleyicinin Keşfi, 17. Üçüncü Keşif ve Karar, 18. Kapı, Meydan Okumak, Ölümü Ziyaret Etmek, 19. Kavga, 20. Kendini Keşif, 21. Ahlaki Karar, 22. Yeni Denge
Nejdet Sançar'ın Ölümü "Türkçülük Cephesi En İyi Savaşan Tümenini Kaybediyor" Atsız, nihayet Türk Tarihi'ni eline almıştır ama Adile Ayda'ya yazdığı mektuptan iki gün sonra kardeşi Nejdet Sançar'ın ölümü onu can evinden vurmuştur. 21 Şubat 1975 Cuma günü saat 14 sularında bir kalp krizi geçiren Sançar, hastaneye
03 Haziran 1972: Türkçüler Derneği Kurultayı MHP ile İlişkiler Kopuyor Türkçüler Derneği ile MHP arasındaki ilişki, 03 Haziran 1972 Cumartesi günü yapılan Türkçüler Derneği Kurultayı'nda kopmuştur. Kurultayda Muzaffer Eriş başkan, Orhan Tuncer ikinci başkan, Abdülhalûk Çay genel yazman, Erdoğan Saruhanlıoğlu genel yazman seçilmişlerdir.
Atsız ve Mustafa Kayabek Mahkûm Oluyor: "Konuşmalar" yazısı dolayısıyla yıllardan beri devam eden dava da 05 Temmuz 1972'de İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde sonuçlanmış ve mahkeme oy çokluğuyla eski kararında ısrar etmiştir. Karar, Nihal Atsız ve Mustafa Kayabek'in 15 aya mahkûm olmasıdır. Avukat Enver Yakuboğlu
Atsız Uyarılarına Devam Ediyor: Soruşturmaya ve hakkında dava açılmasına rağmen Atsız uyarılarına devam eder. 19 Ağustos'ta yazdığı yazı Ötüken'in Eylül sayısında çıkar: "Bağımsız Kürt Devleti Propagandası". 8-29 Mart 1967 tarihlerinde Yeni Gazete'de tefrika edilen "Barzani'nin Karargâhında” başlıklı yazı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.