SAĞLIK: HERKES İÇİN... Kadının geri bıraktırılmaya çalışıldığı alan çok. “Eksik etek,” kadın. “Yalnız başına araçla bilmem kaç kilometreden fazla gitmemesi gereken (!)” insan. Onun “yeri evi.” Dolayısıyla eve giriş çıkışı da, iş hayatına atılıp atılmaması da, hal ve hareketleri de “izne tabi.” Şiddete maruz kaldığında, istismar edildiğinde ve hatta öldürüldüğünde bile, o saatte orada neden olduğu, o gün o üzerindekini neden giydiğinden hareketle suçlanan; ölümünden sonra dahi bu sayılan “gerekçelerle” gıyabında cezalandırılan cins, kadın. Ama bir yerde eşit. Üstelik de hiç aklımıza gelmeyecek bir yerde. Yutulan ilaçlarda. Daha net olmak gerekirse şöyle: Aklımıza gelecek hemen her yerde birinciliği kaptırmayan erkekler, yakın sayılabilecek bir geçmişe kadar erkeklerin hakim olduğu tıp sektöründe yapılan araştırmalarda da önceliği alan taraftılar. Klinik deneyler, çok ama çok yakın bir geleceğe kadar erkekler üzerinde gerçekleştirildi... Üreme yaşındaki kadınlar “güvenlik nedenleriyle”, daha genel çerçevede de ortaya çıkabilecek hormonal farklılıklardan kaçınma amacıyla yok sayıldılar. Norm erkekti. O zaman, erkeğin ilaca verdiği tepki pek tabii ki kadını da temsil edebilirdi! Ve kadın, hayatın birçok alanında olduğu gibi burada da yüz yüze geldiği bu geride bıraktırılmışlıktan hareketle, olasılıkla dünyanın her yanında kadın erkek eşitliğinin kabul gördüğü yegâne noktaya ulaştı: Kadınlar, yok sayıldıkları araştırmalar sonucu üretilen ilaçları yutma konusunda erkeklerle eşitler! Ne pahasına? NESİBE BAT
- Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman dinleriyle Sümer dini arasındaki ortak noktalar şunlardır: Tanrının yaratıcı ve yok edici gücü; Tanrı korkusu; Tanrı yargılaması; kurbanlar, törenler, ilahiler, dualar ve tütsülerle Tanrıyı memnun etmek; iyi ahlâklı, dürüst ve haktanır olmak; büyüklere ve küçüklere saygı göstermek; sosyal adalet; temizlik. Temizlik
Reklam
Kadın
Şiddete maruz kaldığında, istismar edildiğinde ve hatta öldürüldüğünde bile, o saatte orada neden olduğu, o gün o üzerindekini neden giydiğinden hareketle suçlanan; ölümünden sonra dahi bu sayılan gerekçelerle gıyabında cezalandırılan cins.
Sayfa 6
Develer hörgüçlerinde su değil, yağ depolar; bu yağ da enerji stoku olarak kullanılır. Suyun depolandığı yer vücutlarıdır, özellikle de kan dolaşım sistemleri; bu da onları su kaybından etkin bir biçimde korur. Develer vücut ağırlıklarının yüzde 40’ını kaybedene kadar su kaybından zarar görmezler ve su içmeden yedi gün boyunca yaşayabilirler. İçtiklerinde de tam içerler: Bir kere de 225 litreye kadar.
Beklemekten vazgeçme sakın. O gemi bir gün gelecek. -sayfa-225 O gemi gelecek İsmail Abi, bir gün o gemi gelecek! -sayfa-267
Allah dostları günahkârların affedilip sâlih insan olma ihtimalini dâimâ göz önünde bulundurarak günahkâra değil günaha düşman olmuşlardır. Şu olay, bu gerçeğin güzel bir misâlidir: Ebû'd-Derdâ Hazretleri bir gün şehri dolaşırken, halkın, bir günahkara ağır sözlerle hakâret ettiklerine şâhid oldu. Onlara sordu: "-Siz kuyuya düşmüş bir adam görseniz, onu oradan çıkarmaz mısınız?" Oradakiler: "-Evet, çıkarırız!" dediler. Bunun üzerine Ebû'd-Derdâ (r.a.): "-O halde kardeşinize ağır sözler söylemeyin, size âfiyet veren Allah'a hamd edin!" dedi. Bunun üzerine onlar: "-Siz bu günahkâra kızmıyor musunuz?" dediler. Rasûlullah (s.a.v.)'in terbiyesinde yetişmiş bulunan güzîde sahâbî, bu suâle şöyle cevap verdi: "-Ben onun kendisine ve şahsiyetine değil günahına kızıyorum, günahı terk ettiğinde, o yine benim din kardeşimdir." (Abdürrazzâk, el-Musannef,XI, 180; Ebû Nuaym, Hilye, I, 225)
Sayfa 584 - Erkam Yayınları
Reklam
42 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.