Allah Resûlü (sas) ve Hz. Ebû Bekir (ra), Sevr Mağarası'ndan ayrılıp Medine'ye doğru yola çıkacakları gece Esmâ vâlidemiz, yine yol azıklarını getirdi ancak azık torbasını bağlayacak ip bulamamıştı. Bunun üzerine belindeki kuşağını çözüp ikiye böldükten sonra biriyle azık torbasını, diğeriyle de su tulumunun ağzını bağladı. Esmå välidemizin bu yaptığı bize basit bir fedakârlık gibi gelebilir ama o gün Mekke'de bir kadının kuşağını çözmesi iffetsizlik anlamına geliyordu. O bunu da göze alarak kuşağını Allah ve Resûlü (sas) yolunda feda etti. Onun bu halini gören Efendimiz (sas): "𝗦𝗮𝗻𝗮 𝗰𝗲𝗻𝗻𝗲𝘁𝘁𝗲 𝗶𝗸𝗶 𝗸𝘂𝘀̧𝗮𝗸 𝘃𝗮𝗿𝗱ı𝗿." buyurdu. Bu olaydan sonra Esmā vâlidemiz, ashâb arasında; "iki kuşak sahibi" anlamına gelen "Zâtü'n-Nitakeyn" lakabıyla anıldı. Yıllar sonra Abdullah b. Zübeyr (ra), hadiseyi anlattığı zaman: "𝗕𝗲𝗻 𝗭𝗮̂𝘁𝘂̈'𝗻-𝗡𝗶𝘁𝗮𝗸𝗲𝘆𝗻'𝗶𝗻/𝗰̧𝗶𝗳𝘁𝗲 𝗸𝘂𝘀̧𝗮𝗸𝗹ı 𝗸𝗮𝗱ı𝗻ı𝗻 𝗼𝗴̆𝗹𝘂𝘆𝘂𝗺!" diyerek kendisini tanıtmış ve övüncünü şöyle dile getirmiştir: "Benim hicretim annemin karnında başladı." [İbn Hacer, el-İsabe, II, 1048]
Beden seni cehenneme de götürebilir, cennete de. O sadece bir araç. Kendisi tarafsız: sen ne zaman gitmek istersen o hazır.
The body can take you to hell or to heaven. It's just a tool. He is neutral: whenever you want to go, it is ready.