İşin garibi, deli olduğuma inanacak halde de değilim; hatta böyle olmadığımı kesin olarak biliyorum. Bütün bu değişmeler nesnelerle ilintili. Hiç değilse bunun böyle olduğuna inanmak istiyorum
Ama sorun mantıklı kalmak değil. Sorun aradan sıyrılmak, özellikle de, evet özellikle de yargıdan kurtulmaktır. Cezadan kurtulmak demiyorum. Çünkü yargısız cezaya dayanılabilir. Zaten onun masumluğumuzu garantileyen bir adı vardır; mutsuzluk.
Benim iyi yürekli suçlularımdan bazıları da zaten adam öldürürken aynı duyguya kapılmışlardı.... gazeteleri okumak onlara bir çeşit mutsuz ferahlama getiriyordu kuşkusuz.
Eğer bunu söylerken kendim bir felakete dönüşüyorsam, en azından gönül rızamla değildir bu. Masum bir katil olmaya çalışıyorum. Görüyorsunuz ya, büyük bir hırs değil bu.
İnsanları suç işlemekten vazgeçiren yaptırımların/cezaların , Suçun kamu esenliğine verdiği zararlar ile insanları suça iten nedenlerle orantılı ve bu suretle çok daha etkili olmaları zorunludur.
Yasalar.... sade ve açık bir dille yazılmazsa..... halk... yaptığı eyleminin sonuçlarını kestirtmeyecek, ... bunların yorumlarını tekellerinde tutan küçük bir azınlığın kulu ve kölesi olacaktır.
Herkesin hakları ve güvenliği ne denli kutsal ve dokunulmaz kılınmışsa ve hükümdar uyruklarına ne denli geniş bir özgürlük alanı sağlayabilmişse, cezalar da o denli haklı ve adil olur.
Özgür insanların aralarında yaptıkları sözleşmelerden
ibaret olan ya da olması gereken yasalar, yalnızca çoğu kez küçük bir azınlığın tutkularının araçlarıdır ya da rastlantıya bağlı ve geçici bir zorunluluktan kaynaklanmıştır.
Tanrısal adalet ile doğal adalet özleri gereği değişmez ve apaçıktırlar.....
Ancak beşeri adalette ya da siyasal adalet, Sadece eylemle toplumun değişken durumları arasındaki ilişki demek olduğundan, bu eylem toplum için gerekli ya da yararlı olduğu ölçüde değişebilir.