Eskiden böyle şeyler olmazdı. Develer boğalar, mandalar katledilmezdi ortalık yerde. Birer koyun alınırdı. Usta bir el tarafından korkutmadan, dualarla kesilirdi, şimdi bu iş bir kan banyosu halini aldı. "Alo kurbanım kaçtı" hattı kurulmuş olması bile çılgınlığı anlatmaya yetmiyor mu? Zavallı hayvanları sakatlıyorlar, baltalarla saldırıyorlar, kaçmasın diye önce bacaklarını kırıyorlar, sonra başını binbir eziyetle kesiyorlar. Boğaziçi koylarını kan rengine büründürüyorlar.
Ego'yu öldüren tek şey aşktır ,gerçek derin, tutkulu, özverili, canını verecek kendi kimliğini silip eritecek yok edecek kadar büyük bir aşk. Böyle bir esrimenin karşısında EGO yaşayamaz, insan üzerindeki egemenliğini sürdüremez, yenilmeye mahkumdur. Kendi varlığını başka bir varlık içinde eritmek isteyen kişi çok güçlüdür. Yenen değil yenilen olmak ister, kazanan değil kaybeden, bencillik değil fedakarlık yapan olmaya çalışır. Çünkü EGO onun efendisi değildir. Artık adına Aşk denilen yeni bir efendisi vardır
Kitap 4-5 tane hikayeden oluşmakta, bunlar Kuzey Alaska tarafında Yukon ırmağı yakınında yaşanan ve sonunda çoğu kez donarak ölen insanların durumundan bahsetmektedir. Karlarla kaplı ayak basmamış ıssıs dağlardaki sessiz ölümü düşünerek inceleyerek okumak farklı bir güzellik.
--------------------------
Gerçi Cornel onursuzca bir yaşam sürmüştü. Son soluğunu verirken yiğitçe bir dürüstlük göstermekten de geri kalmamıştı Kızılderililer vücudunu parçalamadılar; yiğitçe savaştığı ve reislerini öldürdüğü için onu savaşçıların gömüldüğü mezarlıklarda toprağa verdiler. Bilgisiz kimselerdi bunlar, ömürlerinde hiç Beyaz Adam görmemişlerdi. Mevsimler mevsimleri kovaladı ve onlar Cornel'den "ölmek için gökyüzünden inen yabancı bir tanrı" diye söz ettiler.
_______________
Bir saat geçti iki saat geçti adam ölmedi, öğlen üzeri güneş küçücük bir parçasını bile ufkundan göstermeksizin gökyüzüne bir ateş lekesi fırlattı ve fırlatmasıyla da elini eteğini çekmesi bir oldu. Melamute Kit yerinden kalktı arkadaşının yanına gitti. Uçsuz Bucaksız ıssızlığa şöyle bir göz gezdirdi, Beyaz Sessizlik kıs kıs gülüyordu ona sanki, ansızın dehşetli bir korkuya kaptırdı kendini. Keskin bir yaylanma sesi işitildi. Mason havadaki mezarına fırladı. Melamute Kid köpekleri çılgınca haylayarak karların arasından kaçıp gitti..
Ateş YakmakJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202311,5bin okunma
Boşver be yaşı başı...
Yüzündeki çizgileri, saçındaki beyazı.
Kaç bahar daha göreceğin meçhul ömründe fazla kurcalama hayatı.. Gül gülebildiğince,
Sev sevebildiğince,
Yaşa yaşayabildiğince...!
Can YÜCEL
Nihayet insanlık da öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, 'Yahu insanlık öldü mü?' diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde, 'İnsanlık öldü mü?' ya da 'İnsanlık ölür mü?' biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır; herkes, insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, insanlık artık aramızda yok. İnsanlıktan uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat, insanlık âleminin bu büyük kaybı, birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir, o kadar ki, bazıları artık insanlık olmadığına göre bir âlemden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeğe başlamışlardır. Bize göre, böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. İnsanlık artık aramızda dolaşmasa bile, hatırası gönüllerde her zaman yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar insanlığın olduğunu, bizim gibi nefes alıp ıstırap çektiğini öğreneceklerdir.
Bizi okuyan, okuyacak olan herkese merhaba. Biz kim miyiz? Az bekleyin ya da beklemeye ne hacet kendimden başlayarak tanışalım sizlerle, sonrasında söz diğer arkadaşlarda.
Ben Neşe Cengiz 'in kitabına da adını verdiği ilk öyküsünün kahramanı Alaaddin. Evet evet buna lütfen dikkat edin Alattin değil Alaaddin.
Küçük Emrah film repliklerini az
Birazdan akşam çökecek, sessizlik okyanus gibi dolduracak dinlenme tesisini. Adına tesis dedikleri bu yerin ortasında yaşlı bir beton yığını, onun karşısında beton yığınının yaşı kadar sefer yapmış; emeklilik bekleyen otobüs. Beyaz saçlı şoför otobüsün hemen yanında sigarasını bitirmeye çalışıyor, yorgun gözleriyle yolu izliyor. Yol izlemek,