İnsanların bilerek ya da bilmeyerek size karşı telkinlerinin çoğunun, sizi onların dilediği gibi düşünmeye, hissetmeye ve davranmaya ittiğini, sizin için yıkıcı olsa bile bunu kendilerine avantaj sağlayacak şekilde yaptıklarını göreceksiniz.
Bir savaşçının alçakgönüllülüğü, bir dilencinin alçakgönüllülüğü değildir. Savaşçı başını kimseye eğmez ama hiç kimsenin de başını kendisine eğmesini istemez ve izin vermez. Öte yandan dilenci kendisinden güçlü gördüğü kimseye hemen başını eğmeye ve onun için yeri süpürmeye hazırdır. Ne var ki dilenci kendisinden daha güçsüz birinin onun için yeri süpürmesini ve başını eğmesini ister.
Bugün toplumumuzun içinde bulunduğu sorunların temelinde yatan nedenlerden biri de, insanların yetişkin özgürlüğü isterken, çocuk sorumluluğu içinde kalması.
Susuzluktan ölen bir biçare gibiyim. Bir pınar yanındayım, karşımda berrak ve serin bir su akıyor... Fakat kendi ihtiyarımla(seçimimle) dudaklarımı değdireceğim dakikayı geciktiriyorum. Yoksa ayrılığın acısını mı hatırlıyorum, onu ne kadar geç görürsem o kadar geç mi ayrılacağım sanıyorum?
Fikirlerimiz, zevklerimiz arasında hiçbir iştirak noktası yoktu. Fakat sevda gibi arkadaşlığın da fikir ve zevk birliğiyle o kadar az alakası var ki...
Öyle sevinçliydi ki çığlık atmak geliyordu içinden. Fakat biraz düşününce sevinç hali yerini durgunluğa bıraktı. Tıpkı taş atılan bir suyun biraz dalgalandıktan sonra durulması gibi...
Konuşmak zordur bazen, içindekileri olduğu gibi söylemek sonunu düşünmeden,tereddüt dahi etmeden, cümleleri olduğu gibi ortaya dökmek...
Susmak zordur bazen, konuşmak kadar kolay değil. Yüreğin daralır, akıl darmadağın.