Mühendis ama azıcık edebiyatı, biraz da dil öğrenmeyi seviyor. Yeniden doğsa Fransız Dili ve Edebiyatı okurdu ama şimdilik mühendis olmak ile yetiniyor. :)
İnsan sabahtan akşama kadar birşey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. Bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan tek başına kalır. Yalnızdır. Yalnız.
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Hafızam, benimle ilgilenmiş, sonra da unutmuş kişileri saymaya yetmez. Birkaç dostum, birçok metresim, bir yığın ilişkim oldu, tanıdıklarımın sayısı daha da fazladır. Şimdi ise adıma varana dek unutmuş bütün bu insanlar için ben bir hiçim.
Birini sevmeye söz verdiğiniz ya da ilk kez sevildiğinizi hissettiğiniz anları yeniden yaratamazsınız. Korku, hayranlık, bilinç, tutku ve arzuların birbirine karıştığı o anı yeniden yaşayamazsınız çünkü asla iki kez olmaz. Yaşamınız boyunca o okulun ilk gününü andıran duyguyu kovalarsınız. Bu bir başkasını sevemeyeceğiniz ya da hayata devam edemeyeceğiniz anlamına gelmez. Bu sadece kalbiniz deli gibi çarpıp zihninizde "Ya..." soruları dolaşırken şansınızı denemek için adım attığınız o spontane anın bir daha asla aynı olmayacağı demektir. Asla ilk seferki kadar yoğun olmayacaktır. En azından ben öyle hatırlıyorum. Belki de bu yüzden annem geçmişi andığımızı söylerdi. Her şey sadece bir anıda çok daha güzel görünecektir.