Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Betül
Betül
@Betul25
Müverrih
7 Nisan
318 okur puanı
Ocak 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Sahnelenen ilk tiyatro eserimiz diyerek başlayayım yoruma. Vatan şairimiz Namık Kemal'in yazdığı eser, konu itibariyle okuyuculara vatan sevgisini aşılamak üzere yazılmış. Öyle ki İslam bey, aşık olduğu Zekiye ile evlenmek yerine vatan beni bekler diyerek harbe gitmiş ve giderken de beni seven ardımdan gelsin cümlesini söylemiştir. Bu cümleyi duyan Zekiye'de erkek kılığına girerek İslam bey ve arkadaşlarının arasına katılmıştır. Sonrası bir takım sürprizlerle dolu...
Kolay okunan akıcı ve güzel bir eser, yazıldığı günün şartları düşünülünce özellikle.
Kitapla kalın efenim :)
Kadın her şeyi bilsin ama sadece kocası için...
Halide Edip Adıvar'ın eserlerini uzun süredir okumuyorum. Handan ile buna bir ara vermek istedim.
Osmanlı Devletinin son zamanlarında geçen Refik Cemal, Server, Handan, Hüsnü Paşa ve Neriman arasında yapılan mektuplaşmaların yer aldığı bir kitap. Handan nasıl bir karakterde kitabın ve mektuplarda anlatılanlar başından itibaren Handan'ın karakteri, saçları, gözleri, azmi, naifliği, zekası, çalışkanlığı, Hüsnü paşa ile olan evliliği, Nazım'la olan aşk ilişkisi (tabi ki evlenmeden önce), karşısındakini kolayca tesir altına alması, Nazım'ın kendi canına onun yüzünden kıyması vs. anlatılıyor. Diğer bütün şahsiyetler sadece birer yan rol. Bir neslin geleceğinin fikriyatları, batıya duyulan hayranlığını Doğunun içimize işlemiş görenekleriyle uyumsuzluk teşkil etmesi. Hem sosyoloji, felsefe, müzik, matematik bilimum pozitif ilimleri alıp bu kadar geleneksel tarzda yaşayan bir kadın olan Handan hayatı kendine niye zindan etti bilinmez.
O muamma hiç çözülmeyecek sanırım. Ama bu kadar açık fikirli bir kadının özel hayatında kendini bu kadar yok saymasını anlayamadım. Kadın-Erkek ilişkilerinde eskilerin makbul kadını bu galiba... Kadın her şeyi bilsin ama sadece kocası için, kocasının ihtiyacını gidermek ve onun düşüncelerini anlayabilmek için...
Kitapla kalın efenim :)
Bir kitap peşinden 1500 sayfayı sürükler mi?
Sürüklermiş... Bulgakov'un ölümünden 26 yıl sonra yayımlanan Usta ve Margarita 30'lu yılların SSCB' nin sosyal ve siyasi yapısını da okuyucuya aktaran çok etkileyici bir eser. Peşinden sürüklediği kitaplar ise aslında Usta ve Margarita'ya daha iyi anlamak için öncesinde okunması gereken Goethe' nin "Faust" ve Dante'nin "İlahi Komedya" sı. Faust'u okudum ve tek kelime ile şunu söyleyebilirim ki daha önce neden okumadım dediğim bir kitap oldu. Yaklaşık 550 sayfalık bir eser... Faust'u okuyunca Bulgakov'un Faust'an esinlendiğini anlıyorsunuz. Zaten kitap Faust'an bir alıntıyla başlıyor.
"... Peki kimsin o zaman?
-ilelebet şer isteyen ve ilelebet hayır işleyen o gücün parçasıyım ben."
Goethe, Faust.
Usta ve Margarita iki anlatımlı; 1930'ların Moskova sını ziyaret eden Prof. Woland(Şeytan) ve ekibinin şehri alt-üst etmesi, diğer anlatımda ise Usta isimli bir yazarın Vali Pontius Pilatus'un Hz. İsa'yı mahkum etmek zorunda kalması ve çarmıha gerilmesi anlatılıyor. İki hikaye birbiri ile ustaca bağlanmış. Ayrıca dip notlarda eski sovyet ler ile ilgili detaylı bilgiler de yer alıyor. Şunu da belirtmek gerekiyor ki kitabın sonunda bazı kurgu hataları var çünkü Bulgakov kitabı bitiremeden öldüğü için üzerinde değişiklik yapılmadan yayımlanmış. Kitabın sayfasının çokluğu ilk başta beni biraz ürkütse de nasıl bittiğini anlamadım bile. Son derece sürükleyici bir eserdi.
Dip not: 302 bis 50 numaralı daire gerçekten varsa bir gün ziyaret etmeyi çok isterim.
Kitapla kalın efenim :)
Okur Takip Önerileri
#"Sana neyin iyi gelmediğini öğrendiysen, bunu neyin sana iyi geleceğini anlamanın bir tür büyülü yolu olarak da düşünebilirsin.”#
Necip Mahfuz'un okuduğum ilk eseri ve son olmayacak tabi ki. İlk okuduğum eser olduğu için gayet güzel bir tercih yaptığımı düşünüyorum. Umarım diğer eserlerini de bu kadar severek okurum.
1960'ların İskenderiye'sinde farklı ekonomik ve siyasi görüşlere sahip bir grup insanın Miramar isimli pansiyonda yollarının kesişmesinden dolayı pansiyonda yaşanan olaylar, her birinin kendi yaşadıkları çerçeveden okuyucuya aktarılıyor. Aynı olayları farklı bakış açıları ve farklı hislerle okuyunca hikayenin eksik parçaları her anlatımla tamamlanıyor. Ayrıca kişiler: Emir Vecdi, Hüsnü Allam, Mansur Bahi, Serhan el-Beheri'nin kendi hikayelerini anlatırken karakterlerini, işlerini, psikolojilerini de öğreniyorsunuz.
Karakterler aynı olayı kendi bakış açılarıyla anlatıyor belki ama hiç sıkılmıyorsunuz. Son derece keyifli bir kitaptı. Tarafımdan kesinlikle tavsiye edilir.
#"Benden söylemesi; hiçbir şey uzun sürmüyor, ne keder ne sevinç. yaşamaya devam etmeliyiz. Talihsizlik bizi çıkmaz bir sokağa sürüklüyorsa dönüp yenisini aramamız gerekiyor."#
Kitapla kalın efenim :)
Okuduğum yazarların sadece batı ile sınırlı kalmaması için farklı coğrafyaların yazarlarından da zaman zaman okumalar yapıyorum. Çok beğendiklerim olduğu gibi zaman kaybı olduğunu da düşündüğüm yazar ve eserler de oldu tabii... İşte onlardan biri de Münire; yorumları güzeldi o yüzden bir şans vermek istedim. Ancak tam bir fiyaskoydu... Kitabın kurgusunda çok fazla hata vardı, mantık hatalarına değinmiyorum bile...
Doğunun kadınla zoru ne bir anlayabilsem belki kurgular bir anlam ifade edebilir. Kısacası bana göre kötü bir kitaptı...
Kitapla kalın efenim :)
Zehra'nın Cenneti, İran İslam Cumhuriyeti siyasi tarihinin bir kısmının çizgi roman şeklinde yayımlanmış hali... 2009 yılında yapılan başkanlık seçimlerinde Ahmedinecad'ın galip olduğunu ilan etmesinin ardından seçimlerin akabinde Tahran'da yapılan gösterilerde kaybolan 19 yaşındaki Mehdi'nin hikayesi... Evet Mehdi kurgulanmış bir karakter, ancak gerçekten varolmuş yüzlerce genç o gösteriler sırasında öldürülmüş veya ortadan yok edilmiş Nida Ağa Sultan gibi... Bir dönemin siyaseti Mehdi Alavi ve Ailesinin yaşadıklarıyla anlatılmış. Kitabın sonunda ise kitap içeriği ile ilgili gerçek verilere dayalı notlar yer alıyor.
Sarsıcı bir hikâye...
Dip not: "Zehra'nın Cenneti" Tahran'da bulunan mezarlığın ismi.
Kitapla kalın efenim :)
Küçük Adamın notları serisinin üçüncü ve son kitabı ancak benim okuduğum ilk kitap tersine bir okuma gerçekleştirmiş im bilmeden.
Karakterimiz büyür, fabrikada 24 lira 95 kuruşa katip olur ve evlenir bunları Avare yılların sonunda okumuştuk zaten. Dünya evinde ise aldığı maaş ile ay sonunu nasıl getireceğini, bakkala, manava, kasaba olan borçları nasıl kapatacağını bilemez. Babasının siyasi geçmişi önünü tıkar. Sorumlulukların artması, maaşın yetmemesi, dolayısı ile eve yansır. Karısının iyi niyetle yaptığı yanlışlıklar aralarında büyük sorunların oluşmasına neden olur tabi bir de tehdit mektupları... Neyse ki kütlü ye gitme ile bu sorunu aşacaklarını düşünürler.
Kitapla kalın efenim :)
Küçük Adamın Notları serisinin ikinci kitabı Avare Yıllar. Meğer Baba Evi, Avare Yıllar ve Dünya Evi bu serinin sıralaması imiş ben tersten başladım okumaya, önce Dünya Evi'ni okudum ardından da Avare yılları, tabi okurken anlıyorsunuz Dünya Evi'nden bir önceki kitabın Avare Yıllar olduğunu. Orhan Kemal kitabında karakterin ilk gençlik yıllarını anlatmış.
Kitapta bizi ortaokula giden ve futbol oynamayı çok seven bir karakter ve arkadaşları karşılıyor. Kimisi Yazarın kendisini anlattığı görüşünde. Benim bu konu hakkında pek fazla bilgim yok . Karakterin öyle okumaya pek niyeti olmadığı için daha çok yaptığı serserilikleri başka bir deyişle avare yıllarını okuyoruz. Sadece avarelik değil tabi alt metinde bir çok anlatım barındırıyor, siyasi yapı, ahlaki yozlaşma, düşünce suçu, zorbalık, Güçlü olanın haklı olması vs.
Okuması keyifli bir kitaptı.
Kitapla kalın efenim :)
Öykülerin hepsinde kadınların yer aldığı bir eser. Kitabın arka kapağını okumak kitabın içeriği hakkında detaylıca bilgi veriyor. Ve evet aramızda hala böyle hayatlar yaşanıyor ve korkarım yaşanmaya da devam edecek gibi görünüyor. Yirmi bir öyküden oluşan kitapta en çok içime dokunan "Çay Fincanı" hikayesi oldu.
Kırgın hayat: gecenin
140 sayfalık dev bir kitap diyerek başlamak istiyorum söze. Öyle kolay okunacak bir kitap değil yani, sindirilmek istiyor okurken.
Varoluş sancıları çeken karakter, yeraltı adını verdiği iki göz odasında oturur ve büyük egolarının üstesinden gelmek için kendini zavallılık mertebesine indirerek sürekli yargılar. Hem her şeydir, hem hiçbir şey...
Kitap iki bölümden oluşuyor...
1.Yeraltı: Bu bölümde özellikle Subay ile olan anlatımı... Düşmanı olarak gördüğü subaydan hıncını, öfkesini nasıl alacağını, onu nasıl küçük düşüreceğini hesaplar durur sürekli. Sonunda karar verir, yürürken omzuna çarpacaktır. Karakterinki biraz uzun sürmüş ve en sonunda hazırlanması iki sene de sürse amacına ulaşıp yürürken çarpışmış adamla.
2. Notlar: Bu bölümde ise uzun süredir görüşmediği okul arkadaşları ile bir yemeğe katılması daha doğrusu kendini zorla davet ettirmesi ve ardından süren bir takım gelişmeler.
Kitap size cevabı çok ta kolay olmayan hatta sormaya çekindiğimiz veya duyacağınız cevaplardan dolayı sarsılabileceğiniz bir sürü soru soran bir baş yapıt.
*söyleyin bana, bir insanın sırf kendi çıkarlarını bilmemesi yüzünden kötülük yaptığını ilk söyleyen, ilk iddia eden kimdi?
*çıkar! nedir çıkar? ya bazı durumlarda insanın çıkarı aslında hiç de yararına olmayan kötü bir şeyi istemekse?
*peki nasıl olur da bütün o bilgeler insanların hep normal ve akılcı yararlar için uğraşmak zorunda olduğunu düşünürler?
Kitapla kalın efenim :)
Bir kıskançlık, iradesizlik ve intikamın romanı...
Her şey dozunda güzeldir. Bunaltıcı derecede Kıskanmak asla bir sevginin göstergesi değildir. İnsan seviyorum dediği kişinin üzülmesini ister mi? Ya da seviyorum dediği kişi tarafından sürekli göz hapsinde bulundurulmayı, takip edilmeyi, olmayan konular üzerinden sürekli yargılanmayı... Sevginin anlamı bu mu? Kendini, egosunu tatmin etmekten başka nedir ki bu?
Neyse efenim, konuya şöyle bir girizgah yaptıktan sonra gelelim kitaba: Zehra güzel, endamlı bir bey kızıdır, Suphi, Zehra'nın babasının yanında çalışan yakışıklı, terbiyeli, düzgün bir aile eğitimi almış delikanlıdır. Zehra küçüklüğünde itibaren o kadar huysuz ve o kadar kıskançtır ki bey babası bile illallah etmiştir. Suphi ise Zehra ya bu huylarını bile bile aşık olmuştur. Zehra ve Suphi evlenir her şey yolunda gider bir müddet, ancak huylu huyundan vazgeçmez Zehra eski huylarını tekrar gün yüzüne çıkarır ve kocasını bunaltır o da kolay yolu seçer ve başka bir kadına yani evlerindeki hizmetçi kız Sırrıcemal'e gider. Zehra ağ örmeye başlar Suphi ve Sırrıcemal'in arasına kendi eliyle başka bir kadın yerleştirir ve ondan sonra bir dizi felaket karakterlerin peşini bırakmaz... İnsan kitap bitince intikamın böylesi diye düşünmeden edemiyor doğrusu.
Kitapla kalın efenim :)
Dönem: 18.yy
Yer: Lizbon[Mafra]
Mekan: Genellikle Manastır ve köy evi
Esas oğlan: Baltasar
Esas kız: Blimunda
Yardımcı oyuncu: Rahip Bartelomou Lourenço
Olay Portekizin Lizbon Kenti ve Mafra kasabası arasında geçiyor. Din - bilim ve kraliyet - halk arasında yaşananlar, sosyal ilişkiler dile getiriliyor. Bol bol ironi yapılıyor kitapta, geçmiş
Huzur anlatılmaz okunur...
İnceleme diyoruz ama bizim daha doğrusu benim yaptığım asla bir inceleme değil kitabın kendimce yorumlanması sadece. İnceleme çok daha kapsamlı bir kelime ve kolay kolay kimsenin bu işi hakkını vererek yapacağını düşünmüyorum. Öncelikle bunu belirtmek istedim.
Kitap o kadar bilgi, kültür ve sanat dolu ki her sayfadan
"Dilese, devletin, Selçuklu İmparatorluğu’nun en yüksek makamlarına yükselebilirdi."
"Dilese, saraylar, hanlar, hamamlar, kese kese çil altınlar onun olurdu."
Sadık Hidayet böyle diyor Hayyam için. Kimileri için ateist, kimileri için Ermiş kabul edilen Hayyam yeterince araştırılmadan, anlamaya çalışılmadan yargılandı ve sadece küçük bir zümre tarafından anlaşılmaya çalışıldı. Sadık Hidayet, bu Kitapla okuyucuya bunu aktarmaya çalışmış ve kendine göre Hayyam'ın olabilecek Rubaileri bu kitapta toplamış. Zaten Ömer Hayyam'a olan hayranlığı, düşüncelerinin etkisinde kaldığı eserlerinde belli ediyor kendini.
Yaftalamadan önce, dönemin en büyük Filozof, matematikçi, fizikçi, astronom, doktor ve doğabilimcisi olan Hayyam'ı daha iyi anlayabilmek dileğiyle.
Kitapla kalın efenim :)
Kaç kez ölür insan? Ölümünü beklerken kaç kez ölür?
Viktor Hugo'nun ölüm cezasına karşı olduğu için yazdığı, ilk baskısında yazarın kim olduğunun açıklanmadığı kitabı.
Kitabın başında uzunca bir önsöz var. Yazar bu kitabı neden kaleme aldığını uzun uzun açıklamış. 18 ve 19. Yy'd Giyotinle özdeşleşen Greve meydanında yaşananları, anlatmış. 1830
