İnsanın özünde olan kendini beğenme özelliği, yaratılıştan gelen bir hastalıktır. İnsan yaratıkların en zavallısı, en zayıfıdır ama yine en mağruru da odur.
Kendileri hiç de iyi olmayanlar, gerçekleştirdikleri kötü eylemlerden kendileri için gerekli olanı sağladıktan sonra, içleri gayet rahat, işe biraz iyilik ve dürüstlük karıştırmaktan hoşlanırlar. Bir karşılık veriyor, vicdanlarını temizliyorlarmış gibi. Üstelik bu korkunç kötülüklere alet ettikleri kimseler kendilerini suçluyormuş gibi gelir onlara. Yok olmalarını isterler ki bu yüz karası işlerin delili, tanıklığı silinsin gitsin.
Fatih Sultan Mehmet devlet yönetimindeki gelenek üzerine, olabilecek taht kavgaları yüzünden kardeşin ortadan kaldırmak istiyor ve bu işte onun adamlarından birini kullanıyor. Adam da şehzadeye her zamankinden fazla suyu yutturarak boğuyordu. İş olup bitince padişah bu cinayetin kefareti olarak katili, yalnız babadan kardeş oldukları ölen şehzadenin anasına teslim ediyor; o da padişahın gözü önünde katilin karnını yardırıyor, kendi elleriyle yüreğini bulup sökerek sıcak sıcak köpeklere yediriyordu.
Başkaları istiyor diye kendi tutkusunu, kendi gereksinimini dikkate almadan, para, onur ve başka şeyler uğruna kendini yiyip bitiren insan her zaman budalanın biridir.
Televizyon, bize en yararlı hizmeti saçma sapan eğlence programları yayımladığı zaman, en kötü hizmeti ise ciddi söylem alanlarını (haber, politika, bilim, eğitim, ticaret, din) birleştirip onları eğlence paketlerine dönüştürdüğü zaman vermektedir.