Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çağatay Çağlayan

Eğitim sistemimiz "malumat sahibi insan" yetiştiriyor, "marifet sahibi insan" değil. Bu sebeple, ezberden bilgi söyleyen ve yeterince ikna edici bir ses tonuna sahip olup büyük bir soğukkanlılıkla yalan söyleyebilenlerin yükseldiği kurumlar ortaya çıktı.
Reklam
Yiğitlere Tanrı yürek üflermiş, işte budur sevginin sevenlere verdiği güç; Başkası için ölmek... Bunu yalnız sevenler yapabilir, erkekler değil yalnız, kadınlar bile.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bilimle tanımlanan dünyada anlam eksiktir. Ama bu, dünyanın anlamdan yoksun olduğu anlamına değil, bilimlerin çoğunun bu anlama karşı kör olduğu anlamına gelir. Anlam birçok bilim tarafından skotomize edilir (köreltilir).
İnsan varlığı, diğer şeylerin arasındaki bir şey değildir. Şeyler birbirini belirler ama insan kendini belirler.
Reklam
Nedenle Sebep Arasındaki Fark Nedir?
Soğan doğradığınız zaman gözleriniz yaşarır: Gözyaşlarınızın bir nedeni vardır. Ama ağlamak için bir sebebiniz yoktur. ama sevilen birisi ölürse, Ağlamak için sebebiniz olur. Dağcılık yapıyorsanız ve 3000 metreye ulaşmışsanız bir baskı ve kaygı duygusuyla başa çıkmak zorunda kalabilirsiniz. Bu ya bir nedenden ya da bir sebepten kaynaklanabilir. Oksijen yetersizliği neden olabilir. Ama donanımınızın veya eğitiminizin yeterli olmadığını biliyorsanız, kaygınızın bir sebebi vardır.
İnsan kendi mezarına "mevsiminde gelen bir mısır koçanı gibi gelir."
Mutluluğa engel olan şey, "mutluluk arayışı"nın kendisidir. Bunu ne kadar çok hedefimiz yaparsak, bu hedeften de o kadar çok şaşarız. Bu en açık hali ile cinsel mutlulukta, cinsel "haz arayışında" görülür. Bunun sonucu ise cinsel nevrozlardır. Bir erkek gücünü göstermeyi ne kadar çok arzularsa, başarısızlığa mahkûm olması o kadar kesinleşecektir. Bir kadın orgazm olabileceğini kendine kanıtlamayı ne kadar arzularsa, soğuk olma ihtimali o kadar artacaktır.
İşler kötü ama iyileştirmek için elimizden geleni yapmadığımız sürece, her şey daha da kötüye gidecek.
İnsan potansiyelini en yüksek noktaya çıkarmak istiyorsak, ilk önce bunun varlığına inanmamız gerekir. Aksi takdirde insan "sürüklenecek", yozlaşacaktır, çünkü insanın en kötüsüne yönelik bir potansiyeli de vardır.
Reklam
Albert Camus bir keresinde şöyle demişti: " Gerçekten ciddi olan tek bir sorun vardır: Yaşam, yaşamaya değer mi değmez mi? "
Uzun süredir, artık uyanmaya başladığımız bir rüya görüyorduk: bu, insanların sosyoekonomik durumunu iyileştirmemiz halinde her şeyin yoluna gireceği, insanların mutlu olacağı rüyasıydı. Karşımıza çıkan gerçek ise şudur: yaşama savaşı şiddetini kaybedince, ne için yaşam? Sorusu gündeme gelmiştir, Bugün daha çok insan yaşamak için gerekli araçlara (means) sahip, ama yaşamak için bir anlamları (meaning) yok!
Büyük bilgi büyük keder getirir, bilgisini arttıran kişi kederini arttıracaktır.
Artık bizimle tımarhanede yaşayan insanlar arasında bir fark olmadığı benim için çok açık. O dönem bundan sadece beli belirsiz bir şüphe duyuyordum. Tüm deliler gibi, ben hariç herkesin deli olduğunu düşünüyordum.
Okumak boş zaman işi değildir. Okumayı boş zaman işi sayanlar, ona çekirdek çitlemek, mısır gevreği yemek, satranç oynamak, pul koleksiyonu yapmak türünden çok tali bir işlev yüklemiş olurlar. Okuma dürtüsü bilgi ve hikmet aşkından kaynaklanmalıdır. O zaman okumak bir zahmet değil bir lezzet halini alacaktır. Okuduğunuz zamanlar en dolu zamanlarınız olacaktır. Bu formasyonu kazanan biri okumayınca rahatsız olur, sanki bir tarafının eksildiğini hisseder. Okumanın özel bir zamanı olmamakla birlikte her eser her zaman okunmaz. Özel eserler özel ve dingin zamanlarda, dingin bir kafa ve kalp ile okunur. Okumanın özel mekanı da olmaz. İnsan isterse kırda, dağda, bayırda, otobüste, uçakta özetle her yerde okuyabilir. Burada önemli olan dış mekanın değil iç mekânın okumaya hazır olmasıdır. İç mekânı okumaya hazır olan birinin kulağının dibinde davul çalınsa yine duymaz. Okumak istemeyen kalp atışlarını sesini bile bahane gösterir.
Sayfa 126Kitabı okudu
113 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.