Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Duygu Acer

160 syf.
·
Puan vermedi
·
79 günde okudu
Sisifos Söyleni
Sisifos SöyleniAlbert Camus
8.3/10 · 8,4bin okunma
Reklam
"Sanat ve yalnız sanat der Nietzsche, "gerçeğin elinden ölmemizi önleyecek bir şey varsa o da sanattır.*
Sayfa 111Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çağımdan ayrılmayacağımın bilincinde olduğum için, onunla kaynaşmaya karar verdim.
Sayfa 102Kitabı okudu
"Benim alanım zamandır" der Goethe. İşte tam uyumsuz bir söz. Uyumsuz insan nedir gerçekten? Sonrasızlığı yadsımamakla birlikte, onun için hiçbir şey yapmayan böyle bir özlem duymadığı için değil, cesaretini ve usunu buna yeğ tuttuğu için. Birincisi kendi dışındakilere başvurmadan yaşamasını, elindekiyle yetinmesini öğretir, ikincisi de kendi sınırlarını gösterir ona. Sınırlı özgürlüğünden, geleceksiz başkaldırısından, ölümlü bilincinden kuşkusu olmayınca, serüvenini yaşamı süresince sürdürür. Alanı burasıdır, kendisininkinden başka her yargıdan uzak tuttuğu eylemi buradadır. Daha büyük bir yaşam bır başka yaşam anlamına gelemez onun için. Dürüst bir tutum olmaz böylesi. "Gelecek kuşaklar" denilen şu gülünç sonrasızlıktan bile söz etmiyorum.
Reklam
Tümüyle tinsel görünen, açık bir olgu vardır : insanın her zaman kendi gerçeklerinin pençesinde olduğu. Kimi gerçekleri benimsedikten sonra, onlardan bir daha kopamaz insan. Ödemek de gerekir biraz. Uyumsuzun bilincine varmış kişi ayrılmamasıya bağlanmıştır ona. Umutsuz ve umutsuzluğunun bilincine varmış kişi geleceğin değildir artık. Kuraldandır bu. Ama yaratıcısı olduğu evrenden sıyrılmak için çaba harcaması da kuraldandır. Yukarıda söylenenlerin hepsi bu aykırılık göz önüne alındığı zaman bir anlam taşır ancak. Bu bakımdan, şimdi insanların usçuluğun bir eleştirisinden başlayarak uyumsuz iklimi tanıma ve bundan sonuç çıkarma biçimlerini incelemekten daha aydınlatıcı bir şey olamaz.
Dekorların yıkıldığı olur. Yataktan kalkma, tramvay, dört saat çalışma, yemek, uyku ve aynı uyum içinde salı çarşamba perşembe cuma cumartesi, çoğu kez kolaylıkla izlenir bu yol. Yalnız bir gün "neden?" yükselir ve her şey bu şaşkınlık kokan bıkkınlık içinde başlar. "Başlar", işte bu önemli. Bıkkınlık, makinemsi bir yaşamın edimlerinin sonundadır, ama aynı zamanda bilincin devinimini başlatır. Onu uyandırır, gerisine yol açar. Gerisi, bilinçsiz olarak yeniden zincire dönüş ya da kesin uyanıştır. Uyanışın ardından da sonuç gelir zamanla, intihar ya da iyileşme. Tek başına ele alınınca, bıkkınlıkta tiksindirici bir şey vardır. Burada, iyi bir şey olduğu sonucunu çıkarmam gerekiyor. Çünkü her şey bilinçle başlar, her şey ancak onunla bir değer taşıyabilir. Bu saptamaların hiç de yeni bir yanı yok. Ama açık olmaları önemli bir zaman için uyumsuzun kaynaklarında ufak bir inceleme için yeterlidir.
Yaşam yaşanmaya değmediği için insan kendisini öldürür, işte bir gerçek kuşkusuz, ama kısır bir gerçek, çünkü fazlasıyla açık. Ama yaşamaya yöneltilen bu aşağılama, içine daldırıldığı bu yalanlama, hiç anlamı olmamasından mı geliyor? Uyumsuz olması, umut ya da intihar yoluyla kendisinden sıyrılmayı mı gerektiriyor?
Ben, Şubat ayında morfinman haline gelen talihsiz Doktor Polyakov, aynı kaderden mustarip herkesi morfini kokainle değiştirmemeleri konusunda uyarırım. Kokain berbat ve sinsi bir zehir. Dün Anna kafurla zar zor hayata döndürdü beni. Bugünse yarı ölüyüm.
Sayfa 127Kitabı okudu
Ne olursa olsun o yıl okuduğum romanlar kitabi bilgi anlamında hayatım boyunca aldığım tek gerçek eğitim oldu. Bu sayede zihnimin işleyişinde bir değişim meydana geldi. Hayatım normal ve makul seyrinde gelişseydi muhtemelen edinemeyeceğim farklı, sorgulayan bir bakış kazandım. Fakat -bunu anlayabilir misiniz bilmiyorum- aslında beni değiştiren bende gerçekten etki bırakan şey okuduğum kitaplardan çok sürdüğüm hayatın kokuşmuş anlamsızlığıydı
Sayfa 137Kitabı okudu
Reklam
Niçin? Çünkü bu işler böyledir. Çünkü sürdüğümüz şu hayatta -genel olarak insan hayatını değil, şu çağda ve şu ülkedeki hayatı kastediyorum- yapmak istediğimiz şeyleri yapmıyoruz. Hep çalıştığımız için değil. Çiftlik ırgatlarının veya yahudi terzilerinin bile çalışmadığı zamanlar vardır. Sebep bizi sonu gelmez aptallıklara koşan içimizdeki şeytan. Her şeye vakit vardır ama yapmaya değer şeyler hariç. Sahiden önemsediğiniz bir şeyi düşünün. Sonra sadece ona harcadığınız zamanı saat saat toplayın ve hayatınızın ne kadarcık bir bölümünü kapladığını hesaplayın. Sonra bir de tıraş olmak, otobüslerde gidip gelmek, tren istasyonlarında ve kavşaklarda beklemek, edepsiz hikayeler anlatıp dinlemek ve gazete okumak gibi şeyler için harcadığınız zamanı hesap edin.
Demek ki, ben-ben-ben'in günü gününe sürekliliği dışında başka bir süreklilik olmadan yaşıyordum. Günü gününe erkekler, günü gününe erdem ya da erdemsizlik, günü gününe, köpekler gibi, ama her gün sağlamca kendim. Böylece yaşamın yüzeyinde ilerliyordum, sözcükler içinde, hiçbir zaman gerçek içinde değil. Tam okunmamış kitaplar, tam sevilmemiş o dostlar, tam gezilmemiş o kentler, tam sarılmamış o erkekler! Sıkıntıdan ya da dalgınlıkla birtakım el kol hareketleri yapıyordum. Varlıklar birbirini izliyor, birbirine takılmak istiyorlardı ama ortada hiçbir şey yoktu, bu da berbat bir şeydi. Onlar için. Bense unutuyordum. Kendimden başka bir şeyi hiçbir zaman anımsamamışımdır ben.
Yaşamaya mecbur edildiğim hayattan doğmuş zavallı umutlarım benim! Şu yaşadığımız saate, şu havaya benzer onlar, sissiz sislere, sahte fırtınalardan sarkan tarazlanmış yara izlerine. İçimden bağırmak, manzaradan ve düşüncelerimden kurtulmak geliyor. Ne var ki niyetlendiğim şey de çamur kokuyor, üstelik içimdeki sular alçalınca, şu sırf kokusunu gördüğüm, karaya çalan çamur yayılıverdi dışarı. Kendime yetmek istemem ne büyük bir tutarsızlık! Farazi duyuların yarattığı bilinç ne kadar da alaycı! Ruh duyularla, düşünceler havayla ve ırmakla ne biçim iç içe geçmiş! Koku alma duyumda ve bilincimde hayat canımı yakıyor, bütün bunları söylerken tek derdim bunu anlatmak – Eyüp’ün kitabındaki şu çok yalın, çok engin cümleye dilim dönmediğinden: “Ruhum hayatımdan yoruldu!”
Kimi zaman, gelecekte özbilincimizin coğrafyasını çıkarabileceğimizi düşünüyorum (üstelik zevk duyarak). Kanımca, kendi duyumları üzerine çalışacak olan geleceğin tarihçisi, ruhunun bilincindeki yansımasına kendi yaklaşımını matematiksel bir bilime dönüştürebilir. Bugün için, bu zor sanatın henüz emekleme çağındayız – işte size bir sanat daha; henüz simya aşamasındaki duyular kimyası.
190 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.