Yaşadışımız anların haddi,hesabı yoktur,ama yine de bütün iç dünyamızı altüst eden,her zaman tek bir saniye,tek bir an olur ya,işte o an daha önce bütün özsuları içine çekmiş olan çiçeğin şimşek çakar gibi kristalleştiği andır bu an,yaratılış anına benzeyen ve aynı onun gibi,insanın kendi hayatının sıcak rahminde sakladığı,görünmez,dokunulmaz,sezilmez,sadece yaşanabilen bir sırdır.Bu sır,insan zihninin hiçbir bilgisiyle hesaplanamaz,sezginin hiçbir büyüsü onu çözemez,ancak çok ender olarak duyguyla yakalanabilir.