Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eda

"Nietzsche yanılsaması" ifadesinden anlamamız gereken şey apaçık ortada olan bir belirsizlik durumuna bir değer vermekten ibarettir.
Reklam
Gerçek, makul olan yani aklımıza yatkın gelen şey değildir ve akla yatkın, mantıklı olan şey de gerçek değildir. Yanılsama gerçektir ve gerçek olan da yanılsamadır. Öyleyse, yanılsama gerekli, zorunlu bir kısmi gerçekliktir.
Nietzsche'nin yazdıklarından benim gördüğüm kadarıyla çıkan sonuçlar şunlardır. Evrende sadece tek bir parçacık var olsaydı, bu durum olabilecek tek gerçek kaos olurdu. Evrende iki parçacığın varlığı ise zorunlu ola- rak "İlişki" denen durumu ortaya çıkaracaktır. İlişki'den de Güç ve Değer doğar. Güç ve Değer eşanlamlıdırlar. Bu Değer'den de tek ve gerçek olan Ahlak doğar. Dinler, ideolojiler ve değişik milliyetçilikler kendi çarpık niyetleri ile bu Ahlak'ı bozarlar ve böylece de İlişki'nin, erdemin ve bizzat da evrenin yapısının bozulmasına yol açarlar, ki bu da Nihilizmin ortaya çıkmasını mümkün kılar, hatta bizzat buna yol açar. Güç ve Değer'in eşitliği durumunun, akıl ve beden, ruh ve madde, biyoloji ve etik, ahlak ve termodinamik sorunlarının çözü münü kendi bünyesinde barındırdığı görülecektir.
Sayfa 20

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Genellikle hayatın her alanında başarı ve başarısızlık arasındaki fark empati, açıklık ve olumlu bir tavırla iletişim kurma yetisidir.
Felsefe, felsefi düşünüş öncesindeki insanın yaptığı gibi, görmek ya da inanmakla ilgili bir konu değildir. Felsefe, merak etmekle, düşünmekle, daha doğru bir deyişle düşünümle, kısacası akıl ile ilgili bir konudur. Felsefe, gözle görülen varlıkların meydana getirdiği çokluğun gerisinde gizli olan birliği, kaosun gizlediği düzeni görebilmekle, görünüşün arkasındaki gerçekliği araştırmakla ilgili entelektüel bir faaliyettir.
Reklam
Hücreler iç ile dış şartlara karşı tepki oluşturabilir, gerektiğinde de genleri açıp kapayabilirler. Transkripsiyona girmeyen DNA parçası, okunacak dizileri belirleyen düzenleyici sistemin önemli bir parçasıdır.
İnsan düşler kurmaz mı kendi hayatına dair? Bir karşılaşma anı kadar kısa bile olsa, senaryolar hazırlamaz mı? Hatta var olan kişiliğine uymayan fanteziler yaratmaz mı? Hazırlanan senaryo gerçeğe uymayınca mutsuz olmak gibi bir aptallığa kaptırmazlarsa kendilerini, kime zarar verebilir bu düzmece anlar?
Doğa nazik olsaydı, en azından tırtilları canlı canlı içlerinden yenmelerinden önce uyuşturmak gibi küçük bir ödün verirdi. Ama Doğa ne naziktir, ne de kaba. Ne acıya karşıdır, ne de acıdan yanadır. Doğa, DNA'nın varkalımını etkilemedikçe, acıya hiçbir şekilde önem vermez.
"Ben bir hâzineydim, bilinmek istedim."
“Çocuklara görsel ve sözel olarak zarar veren içerikler, çıplaklık, cinsellik değil, şiddettir.”
Reklam
Uygar insan ise önyargısının yalnızca bir varsayım olduğunun bilincinde olarak onu her an yeni verilerle kontrole açık tutan kişi demektir. Buna mukabil ilkel insan, öyle veya böyle edindiği, genellikle ezberlettirildiği önyargılarını gerçek kabul edip onları değiştiremeyen insan demektir.
Gerçek anlamda sahip olduğumuz tek şey, kendimizdir. Hayatta hiç kimse yoktur ki onunla kurduğumuz ilişki kendimizle kurduğumuz ilişkiden değerli olabilsin. Kendi yalnızlığını sağlıklı şekilde kuramayan kimsenin, bir başkasıyla sağlıklı bir ilişki kuramayacağı gerçeği de aynı sebepten.
Bugün "ego" sözcüğü maalesef yanlış biliniyor. Sağlıklı, güçlü bir egoya sahip kimse, kimseyi ezme ihtiyacı duymaz. Başkalarını ezme isteğine, tam tersine, egosu çocukken yeterince destek görmemiş ve sonrasında da gelişememiş kimselerde rastlanır.
“Ve kalp ağırlaştığı, daraldığı, sıkıldığı, kederli olduğu zaman, o zaman hatıralar onu tıpkı sıcak bir günün ardından gelen rutubetli bir gecede çiy damlalarının zavallı, kurumuş, gündüz vakti sıcaktan kavrulmuş çiçeği canlandırması gibi aydınlatıp canlandırır.”
48 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.