Zamanı vardır kitapların da.Umut edilecek ati günler gibi... Okunduğu vakit, anları sayfaların arasında hapseden, anları dönüştüren. Beyoğlu Rapsodisi'ni de onun için en uygun zamanda okudum ; anılarımı içine gömecek, zamanın dokusunu saklayacak. İçinde bulunduğum zamanı tekradan bulmak için yazıyorum bu incelemeyi de. Sakladığım çekmeceden çıkarıp bu kitabı okuduğum zamanlar demek istiyorum. Güzel zamanlar, düşünceli zamanlar, meraklı zamanlar, mercek altına alınan zamanlar,keşfedilen zamanlar... En güzeli de umutlu zamanlar demek için.
Beyoğlu... Çok kollu, çok dallı büyük bir ırmağa benzeyen bu muhteşem cadde... Beyoğlu'nun mimari dokusu, tarihi yapıları, mekanları, restourantları, kiliseleri gibi pek çok şeyin anlatıldığı romanda ilgimi en çok cezbeden kısım kitabın sonlarıydı. Ahmet Ümit yine her zamaki gibi kitabı muhteşem bir tatla bitirmiş. Ayrıca kitapta satanizm, Nicholas Flamel ve simyacılık, 6-7 Eylül olayları, Diaene Arbus'tan da söz edilmiş. Yazar kitabında yaşam ve ölüm arasında kısa kısa felsefik düsüncelerine de yer vermiş. Özetle kısa zamanda okuyabileceğiniz aynı zamanda bilgileneceğiniz bir kitap. Okuyun bence;)