Bir tek yolculuk mümkun yalnızca, kendi iç dünyamıza yaptığimız yolculuk. Gezegenin düzeyinde gezinerek pek fazla şey ögrenemiyoruz. Insanin geri dönmek için yola çıktığina da inanmıyorum. Insan asla başlangıç noktasına geri dönemez, çünkü o arada kendi de değişir. Ve tabii ki, kendinizden olduğunuz kişiden, kendinizle taşıdığınızdan kaçamazaınız. Kabuğunun içindeki kaplumbağa gibi, biz de ruhlarımızın evini taşıyoruz. Dünya üzerindeki ülkeleri gezmek sadece sembolik bir yolculuktur. Nereye giderseniz gidin, hala kendi ruhunuzu arıyorsunuzdur.
Kültürün yeniden üretimi ve dağitımı, özü açısından zararlıdır ve yalnızca yüzeysel bir izlenimi yayar. Bir insana başka bir insanın kültürünü öğretmek imkansızdır.
Bir romanın tek var olma nedeni, ancak bir romanın keşfedebileceği şeyi keşfetmektir. Hayatın o zamana kadar bilinmeyen küçük bir kesitini keşfetmeyen roman, ahlaka aykırıdir. Bilgi romanin tek ahlakıdir.
Nehrim sana akar-
Mavi deniz! Beni kabul eder misin?
Nehrim karşılık bekliyor -
Ah deniz! Nazikçe bak -
Gidip getireceğim sana ırmakları
Kuytu köşelerden -
De ki -deniz- "Al beni"
Sanatın düşünce aşılamak, örnek teşkil etmek gibi bir amacı yoktur. Sanatın amacı insanı ölüme hazırlamak ve ruhun toprağını sürüp yumuşatarak, ona iyiye, güzele yönelme yeteneği kazandırmaktır.
Bir uygarlığın yok olması bir insanın ölmesi gibi değildir. Uygarlık yok olduğunun farkına varamaz. Adetâ var oluş sürecinin devasa parmağı bu uygarlığın tepesine bastırır, iyiler -yok olmak üzere olan bir uygarlıkta mutlaka birkaç iyi kişi olacaktır- ve kötüler hepsi birden yok olup gidecektir.