Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu ânı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu.
Böylece öpüşürken önce onu öpüyordum, sonra hatıralarımdaki onu öpüyordum, sonra bir an gözümü açıyor ve gözümü kapayıp az önce gördüğüm onu ve hatıralarımdaki onu öpüyordum...
Çocukluğunda, gerçekten tatlı bir şey geri gelecek olursa yaşamasını mümkün kılacak bir şey vardı. Ama bu tatlılığı duyan adam yoktu artık... Sanki başka birisine ait bir anıydı bu.
Durup kendini dinledi, göğsünde bir huzursuzluk, dışarı çıkmak isteyen bir şeyler hissediyordu. Birden ne olduğunu anladı, özgürleşmek isteyen bastırılmış kahkahalar vardı içinde.
"Demek benimle görüşmek istiyorsun?"diye sordu Tanrı.
"Ne sormak istiyorsun bana?" "İnsanoğlunun seni en çok şaşırtan davranışlarını."
Tanrı şöyle cevapladı sorumu :
"Çocukluktan sıkılırlar, büyümek için acele ederler ve sonra çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını kaybederler ve sağlıklarını geri kazanmak için para verirler. Gelecekten endişe ederken bugünü unuturlar. Böylece ne bugünde ne gelecekte yaşarlar. Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar, hiç yaşamamış gibi ölürler."
Kısacası, Dr. İgor, yüzümde yağmuru hissedeyim, hoşuma giden herhangi bir erkeğe gülümseyeyim, bir kahve ısmarlamak isteyen herkesin önerisini kabul edeyim istiyorum. Sonra annemi öpmek, onu sevdiğimi söylemek, duygularımı açık etmekten utanmaksızın dizinin dibinde ağlamak...
Bir zamanlar birbirlerinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hala bilmeyeceklerdi.