Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Fatma Atabay Kayahan

Fatma Atabay Kayahan
@FatmaAtabayKayahan
Öğretmen
İzmir
6 okur puanı
Şubat 2021 tarihinde katıldı
Gül Limanı Oteli’nin sahibi Jo Marie eşinin ölümünden sonra Mark’la hayata dönmüştü. Ne var ki Mark onu hiç ummadığı bir anda bırakıp gitmişti. Anaokulu öğretmeni Emily ikinci nişanlısından da acı verici bir şekilde ayrılınca yepyeni bir başlangıç yapmak istedi ve bunun için Sedir Koyu’nu seçti.
Reklam
384 syf.
·
Puan vermedi
Mutlu Yarınlar
Mutlu YarınlarDebbie Macomber
9.3/10 · 142 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulanarak onu otomatik işleyen bir makina haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...
Bir insan için bilmemek sormaktan daha kötüdür. Çok soran insan çok şeyi anlayabilir ancak. Yalnızca çok şeyi anlayan biri adil bir insan olabilir.
Reklam
İnsan hayatta bir şeyi dört dörtlük yapabilir... yalnızca tek bir şeyi ama onu da tam yapmak gerekir... bunun ne olduğu önemli değildir, hiç kimse kendini aşamaz ama hayatını tek bir şeye odaklayan, doğru bir şey yapmış olur. Bu şey yalnızca doğru, dürüst, temiz bir şey olmalıdır... Eğer insan kendi yaptığını doğru buluyorsa, diğer insanların buna saçmalık ya da aptallık demelerinin bir önemi yoktur.... .... ..... ...... ...... Önemli olan ne ve niçin verdiğimiz değil, bilakis bize kalan ve nasıl kaldığımızdır.
376 syf.
·
Puan vermedi
Kral Peleus’la deniz nymphası Thetis’in oğlu, kendi kuşağının en büyük savaşçısı ve en güzel delikanlısı. Akhilleus, merhametli at adam Kheiron tarafından yetiştirilmiş, sürgün prens Patroklos’u yanna yoldaş almıştır. Uzun bir ömrün sonunda unutulup gitmek ya da kısa bir hayat ve şöhret. Akhilleus şöhreti seçerek diğer Yunanlılarla birlikte Troya’ya yelken açar. Ne var ki savaşın dokuzuncu yılı Agamemnon ile bozuşur ve artık savaşamayacağını söyler. Sevgili Patroklos’u Hektor tarafından öldürülünce savaş alanına geri döner. Büyük bir gazapla Hektor’u katleder ve intikam için prensin cesedini Troya duvarlarının etrafında sürükler. Sonunda, Apollon’dan yardım alan Troya Prensi Paris tarafından öldürülür...
Akhilleus’un Şarkısı
Akhilleus’un ŞarkısıMadeline Miller · İthaki Yayınları · 202013,4bin okunma
O ilk günlerde, hiç değilse bir büyüyü bir kez yaptığımda bir daha öğrenmeme gerek olmaz diye düşünüyordum. Oysa o bile doğru değildi. Bir otu ne kadar sık kullanırsam kullanayım her hasadın kendine has karakteri vardı. Gülün biri sırlarını öğütülünce veriyordu, bir başkasının sıkılması, bir üçüncüsünün suda bekletilmesi gerekiyordu. Israrla devam ettim. Çocukluğum bana bir şey kazandırdıysa, o da sebattı. ... ..... ..... ... Troya hikayeleri anlattığı, savaşı mızrak mızrak benim için tekrar canlandırdığı zamanlardı. Kötü dövülmüş demir gibi diken diken, gururlu Agemomnon, ordunun lideri. Kardeşi Menelaos; savaşı başlatan, Menelaos’ un karısı Helene’ nin kaçırılmasıydı. ..... ..... ..... Bazıları yaşamda sevdikleriyle el ele yürüyor, bazıları sevdiklerinin bir gün geleceğini bilmenin güvencesiyle bekliyordu. Sevmemiş olanlar, hayatları acı ve dehşetle geçmiş olanlar içinde insanın içip unutabileceği kara nehir Lethe vardır. Bir parça teselli.
“ Amok mu?... Galiba hatırlıyor gibiyim... Malezyalılarda bir tür sarhoşluk...” “Sarhoşluktan öte bu... Delilik, insanın öfkeden gözünün dönmesi gibi bir şey...Hiçbir alkol zehirlenmesiyle kıyaslanamayacak kadar korkunç ve dehşet verici bir saplantı... .... ..... İşte Amok... evet Amok, böyle oluyor: Sıradan, iyi kalpli bir Malezyalı içkisini yudumluyor... oracıkta donuk, ilgisiz ve bitkin şekilde oturuyor... Tıpkı benim odamda oturduğum gibi... Ve ansızın yerinden fırlayıp, hançeri kaptığı gibi sokağa koşuyor...sağa sola sapmadan koşuyor... nereye gittiğini bilmeden... yoluna çıkan herkesi, insan veya hayvan fark etmeksizin, hançeriyle yere seriyor ve bu kan cümbüşü daha da heyecanlandırıyor...
Senin iyi bir insan olduğunu, yüreğinin derinliklerinde hep yardıma hazır olduğunu, herkese yardım elini uzattığını, sana çok yabancı birinin ricasını bile kırmadığını biliyorum. Ama çok tuhaf bir iyilik anlayışın var: herkese açık, isteyenlerin avuçlarına sığdırabileceği kadarını alabileceği, büyük, hem de sonsuz büyüklükte bir iyilik, fakat aynı zamanda da, affına sığınarak söylüyorum, üşengeç bir iyilik. Uyarılmayı istiyor, ulaşılmayı bekliyor. Sen, ancak yardıma çağrıldığında, senden rica edildiğinde yardım ediyorsun, hoşlandığın için değil de, utancından ve zayıflığından ötürü yardım ediyorsun.
Reklam
Birisi, kendisine aslında yaşamın temel nedeninin yalnızca sadelik ve dinginlik olduğunu, uzun günler ve yılların mütevazi olmayı öğretmiş olan tecrübeli bir insandı. Diğeri ise karanlığın ağlarına takılmış, hayal dünyasında kaybolmuş ve gün ışığına kavuştuğu andan beri ışığı içtenlikle alıp onu tek renkli ve sessizce geri yansıtan, hayatı henüz duyumsamayan biriydi. ...... ..... Her ikisinin arasında henüz sessiz,halklarının ve dinlerinin farklılığının duvarı, birbirine yabancı ve düşman görmeye, birbirinden şüphe duymaya yönelik yetiştirilmiş olmalarının kırılgan duvarı örülüydü ki onun üstesinden gelmek yalnızca yüce bir sevgi ile mümkündü.
Bir yerde bir sınır olmalı, ayrıştığı. Nasıl şimdi, sınıra gittiğinde bir ayağın köprüde diğer ayağın toprakta olduğunda nereye ait sayılıyorsun - özgür bir insan mısın hala yoksa asker olmuş muydun bile? Bu durumda bir ayak sivil ayakkabı diğeri askeri bir bot giyebilir.
Aklı başında olan herkes, insan gözünün iki nedenden şaşkınlık geçirdiğini ve iyi göremediğini bilir. Birinci neden, insanın aydınlıktan karanlığa geçmesi, ikinci neden ise karanlıktan aydınlığa çıkmasıdır. Bu, beden gözü için olduğu kadar akıl gözü için de geçerlidir...