Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Gamze
Gamze
@Gamzesahn
Sevimli yanlışlar yapıyorum.
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti
Lisansüstü
11 Ağustos 1993
115 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Emek verilen bir şeye zaman kaybı demek çok içime sinmiyor ama kitapta kayda değer birkaç cümle dışında hiçbir şey yok. Konu desen, üslup desen… Sevemedim. Belki de ben kitabın içine giremedim, anlayamadım bilemiyorum.
Okurken o kadar keyif aldım ki…Hani biriyle flörtleşiyorsunuzdur ve ilk zamanlar ondan gelen mesajları okurken yüzünüzde aptal bir gülümseme olur ya öyle bir gülümseme ile çevirdim kitabın sayfalarını.
Başka da bir şey demek istemiyorum kitapla alakalı. Herkes okusun herkes
Dilerim, sevgi ve aydınlık içinde gelişiminizi sürdürürsünüz.
Adından da anlaşılacağı üzere kitabın konusu kadınlarla erkekler arasındaki farklılıklar. Yazar bu farklılıkların romantik ilişkilere nasıl yansıdığını detaylı bir biçimde ele almış. Bunların bilincinde olmadan başarılı ve sağlıklı bir ilişki kurulamayacağını vurgulamış. Ancak benim görüşüm çok fazla tekrara düşüldüğü. İçeriği aynı olan cümleler değiştirilip değiştirilip tekrar okura sunulmuş. 288 sayfalık kitaptan bu tekrarlar çıkarılacak olsa ortalama 150 sayfalık bir içerik kalır gibi. Yine de ilişkilerini daha iyiye taşımak ve daha iyi bir iletişimci olmak isteyen herkese katkı sağlayacak bir kitap olduğunu düşünüyorum. Keyifli okumalar.
Okur Takip Önerileri
Açıkçası bu kitabı içerik olarak pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Kitap boyunca başkarakterin diğer insanlar hakkındaki olumsuz söylemlerini okuyup duruyorsunuz. Kimseden,hiçbir şeyden memnun değil. Zaten kitabın sonlarına doğru kız kardeşi ile geçen bir diyalokta kardeşi de ona: “Sen olan hiçbir şeyi sevmiyorsun zaten. Milyonlarca şeyi sevmiyorsun. Hadi sevdiğin bir şey söyle.” diyor. Holden geveliyor. Kitabın sonunda kendisi de pek çok insan hakkında konuştuğu için üzgün olduğunu belirtiyor. Sonuç olarak kitap oldukça akıcı, okuması kolay bir kitap ama içerik açısından bende sınıfta kaldı. Keyifli okumalar.
-Jerome_David_Salinger608.jpg){kind=small}
Bir dil ve konuşma terapisti olarak gecikmiş dil ve konuşma şikayeti ile başvuran ebeveynlere her zaman söylediğimiz şey: “0-3 yaşın dil gelişiminde kritik olduğu ve 3 yaşına kadar çocuğun ekran maruziyetinin % 0 olması gerektiği.” Otuz Milyon Kelime bunu bilimsel araştırmalarla destekleyerek o kadar akıcı bir şekilde okuyucuya aktarmış ki okurken hiç sıkılmıyorsunuz. Çocuğun erken dil ortamının en başta dil gelisimi olmak üzere kişilik gelişimine kadar pek cok alanda etkili olduğunu, dolayısıyla ebeveynlerin çocuğun yaşamının ilk 3 yılında çocuğu ile olan iletişim ve sosyal etkileşiminin önemi üzerinde duruyor. Kitapta da belirtildiği gibi “Erken çocukluk aslında ebeveynlerin hikayesidir.”. Başta ebeveynler ve eğitimciler olmak üzere çocukların hayatına bir şekilde dokunan herkesin okuması gereken bir kitap. Keyifli okumalar.
Uzun zaman sonra bir inceleme yazma motivasyonu buluyorum kendimde.
Ali Lidar, Eskişehir’de felsefe öğretmeni. Kitaplarını okurken Şirintepe parkından bahsetmesi gözüme çarpmıştı. Evimin çok yakınında olan park. Öyle öğrenmiştim Eskişehir’de yaşadığını. Okuluna gitmiştim imza için. Kendim için değil, onu çok seven bir arkadaşım için.
Kişisel gelişim türünde kitapları okumaktan pek hoşlanmadığım için bu kitap tam anlamıyla elimde süründü. Başladığım bir şeyi yarım bırakamamak gibi kötü bir huyum da olduğu için bitirebilmek için çaba gösterdim. Kitapta her insanın yaparken mutlu olduğu, akışa kapıldığı bir ikigaisi olduğu ve temelde bu ikigai keşfedildikten sonra sağlıklı beslenme, egzersiz vs gibi herkesçe bilinen faktörlerin de işin içine dahil olmasıyla uzun ve mutlu bir yaşamın mümkün olabileceği anlatılıyor. Dolayısıyla benim için zaten herkesçe bilindiğini düşündüğüm şeyleri 150 küsür sayfa boyunca okumak sıkıcıydı. Ancak kitabın son bölümünü ayrı tutmak istiyorum. Direnç, wabi sabi ve anti-kırılganlık konularına değinen son bölüm benim için ilgi çekiciydi ve bu bölümü okumak keyifliydi. Özellikle Japonya’daki wabi-sabi anlayışından ve ülkenin mimarisinin dahi bu anlayışa göre şekillendirilmesinden bahsedilen kısımlar dikkat çekiciydi. Kitapta sonsöze gelmeden önce anti-kırılganlık konusunu ele alan bir başka kitabın önerisi yer alıyor: Nassim Nicholas Taleb-Antifragile. Okunacaklar listesine eklendi.
-Titanic güvertesinde Rubaiyat! Batı’nın gözbebeği Doğu’nun nadide çiçeğini taşıyor! Hayyam, bize nasip olan şu ânı keşke kalkıp görebilseydin!
Maalouf’un okuduğum üçüncü kitabı. Kitapta Ömer Hayyam’ in el yazması Rubaiyat’ı merkezinde aslında İran tarihini okuyoruz. İlk iki bölümümde on birinci yüzyıl İran’ınına tanıklık ediyoruz. Ömer Hayyam, Hasan Sabbah ve Nizamülmülk çevresinde gelişen olayların anlatıldığı bu bölüm benim için daha ilgi çekici ve sürükleyiciydi. Bu tarihi karakterlere olan ilgimi ve merakımı artırdı; özellikle Hasan Sabbah’a ve Haşhaşinler Tarikati’na. Alamut kalesini daha önce okumuş olmama rağmen, Semerkant’tan sonra tekrar okuma ihtiyacını hissettim ve tabi ki Siyesetname ve Rubaiyat’ı da. Son iki bölümde ise el yazmasını arayan bir Amerikalının anlatımıyla İran’ın demokratikleşme sürecindeki olaylara ağırlık verilmiş. Açıkçası bu kısım benim için bir süre sonra yorucu ve sıkıcı olmaya başladı. Yine de demokratikleşme girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması beni hüzünlendirdi. Kitap el yazmasının Titanic ile birlikte batmasıyla sonuçlanıyor. Bu bilginin kurmaca mi yoksa gerçek mi olduğunu araştırdım ve net bir sonuca ulaşamadım. Kitabın içeriğine yönelik belirtebileceklerim bu kadar.
Yazara gelince; kitaplarını okumaktan büyük zevk alıyorum ve okuduğum her kitabı altı çizili cümleler ile dolu olarak kapanıyor. Elimdeki kitap bittiginde yüzümde bir gülümseme olurken içimde hüzün oluyor. Ve bu kitapla birlikte İran seyahat listemde ilk sıralara giriş yapıyor :)
-Kim bilir, belki de yollarımız yeniden kesişir!
Uzaklara gitmek, denizler, sınırlar, ülkeler, inançlar aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama..
Granada’da doğan ve yaşam serüveni Fas, Kahire, Roma ve Tunus’a uzanan gezgin Hasan’ın, Afrikalı Leo, öyküsü. İnanç, yaratıcı, dostluk, aşk, savaş gibi konulara değinen etkileyici bir roman. Afrikalı Leo’nun serüveninde İstanbul’dan, Bursa’dan; Osmanlı’dan, Yavuz Selim’den, Süleyman’dan kesitler görmek de güzeldi. Her okurun yüreğine dokunacak öyle güzel cümleler, betimlemeler içeriyor ki; bitirdiğinizde altı çizili cümlelerle dolu bir kitap olarak kütüphanenizde yerini alacaktır.
İlber Hoca gibi eşsiz bir aydının yaşama, ülkemize, gençlerimize ve geleceğimize dair gözlemlerini okuyabileceginiz; iş, aşk, seyahat, eğitim ve daha pek çok konuda önerilerini bulabileceğiniz kişisel gelişim kitabı. Kişisel gelişim olunca okuyucuyu alip götüren bir akıcılığı yok haliyle. İlber hocanın daha cok küçük yaşlardan itibaren pek çok alanda iyi eğitimler alarak oldukça donanımlı bir birey olarak yetiştiğini okudukça hayranlık beslemeden edemiyor insan. Alti çizilecek, üzerine düşünülecek, notlar alınacak cümlelerin sayısı oldukça fazla. Özellikle İlber hocanın seyahat konusundaki görüşlerine katılmamak elde değil. Ayrıca Anthony Hopkins’in mükemmel vals bestesini dinlemenize de vesile olacak İlber hoca. Ve son olarak
-Bulunduğum her şehrin tadını çıkarmayı bilirim ben ;)
