Yılın en uzun gecesiydi. Denizin dibinde yaşlı bir balık, on iki bin yavru balığa Küçük Kara Balığın masalını anlatıyordu. Aslında bu masaldan da öteydi. Hayatta, bulunduğumuz çevredekilerden farklı bir düşünceye sahip olduğumuzda nelerle karşılaşabileceğimizi (salyangoz gibi), bizi kandırmak isteyecek, yolumuzdan döndürmek isteyecek, bizi yutmak isteyen bir sürü engelle karşılaşacağımızı küçük ama kararlı bir balığın gözünden görmemizi sağlıyor. Her şey bir fikirle başlıyor aslında, düşünmeyle. Derenin nereye ulaştığını, dünyada daha nelerin olduğunu keşfetme, öğrenme arzusuyla. Herkes karşı çıkıyor, alay ediliyor, yapamayacağı geri dönmesi gerektiği söyleniyor.
Elbette dünya bu kadar küçük bir su birinkintisinden ibaret olamaz. Farklı türlerle karşılaşıyor. Kiminden yeni bir şeyler öğreniyor kimisinden hayat tecrübesi elde ediyor. Hayat yolculuğunda hepimizin de başına geldiği gibi zorluklarla karşılaşıyor elbet fakat öğrenme ve keşfetme arzusuyla hepsinin üstesinden geliyor. Hayat boyu elde ettiğimiz bilgileri nasıl amacımız doğrultusunda kullanabileceğimizi, nasıl harekete geçeceğimizi bize çok güzel gösteriyor.
Küçük bir balık olmamızın önemi yok yeterki öğrenme ve keşfetme arzumuz hiç kaybolmasın. Okuduklarımızdan, dinlediklerimizden, izlediklerimizden ilham almaya devam ederek hayat yolculuğumuza devam edelim. Masalı dinleyen küçük yavru balıklardan aklında, yüreğinde bir soru işareti yanan kırmızı balıklar olalım bizde. Sevgiyle...
Keyifli okumalar!