Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hacer Demir

Hacer Demir
@HacerZehra
İnşirah, sevinç ve esenlik yurdu özlemiyle bin selam güzel olan her şeye.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni
Dokuz Eylül İlahiyat Fakültesi
7 Kasım
13 okur puanı
Temmuz 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Bu risalemi kıraat eden ihvanımdan rica ve niyaz ederim ki, Allah ve Resulullah aşkına bu biçare dervişin akıbetinin hayır olması, iki cihan saadetine mazhar olması için dua buyursunlar. Dahi nice hayırlı dualarda bulunmalarını ümid etmekteyim. Bana dua eden kardeşlerimin din ve dünyalarının mâmur ve âhir ve akıbetlerinin hayırlı olması ve cümle maksudlarına vasıl olmalarını niyaz ederim. Amin yâ Mu’in, bi hürmeti Seyyidil Mürselîn…
Reklam
Malûmunuz olsun ki, bu risalenin muharriri abd-i fakir serzâkiran-ı Koca Mustafa Paşa Derviş Ahmed Peşkârîzâde, Allah’ın inayetiyle ve evliyaullahın sayesinde 1206 (Hicri) senesinde, merhum Mollacıkzâde İshak Efendi Hazretlerinin oğlu Mehmed Ataullah Efendi Hazretleri Medine-i münnevvere kadısı iken onun maiyetinde tamam bir sene o mübarek şehirde mücavir (Resulullaha komşu) olarak yaşadım. Ve bu beldenin her bir hakikatine vakıf oldum. Kimini bizzat kendim gördüm, kimini başkalarından dinledim. Bu öğrendiklerimi kaleme alıp din kardeşlerime de duyurmak istedim; ta ki, okuyan ihvan (kardeşler) aşk ve muhabbete kapılıp ziyarete gayret etsinler. Oralara gitmeye muvaffak olanlar yahut şu risalemi okuyup manevi bir zevk duyanlar, bu esnada bol bol Salavat-ı Şerife getirenler bu biçare Derviş Ahmed’i de yad etsinler, hayır duada bulunsunlar. Cenab-ı Mevla risalemi okuyan kardeşlerimi yakın bir zamanda o mukaddes diyarın ziyaretiyle sevindirip şereflendirsin…
Okuyucularımıza sunduğumuz bu risale bundan iki yüz sene kadar önce, Medine’de, bir sene kalmış olan Derviş Ahmed Peşkarî’nin hatıralarıdır. O devirde Medine Osmanlı Devletinin hudutları içindeydi. O günlerde, Kutlu Peygamber Camii ve türbesi nasıldı?. Oralarda nasıl hizmet edilirdi?… Nasıl namaz kılınırdı?… Müslümanların bu yerlere karşı olan saygı, sevgi ve tazimleri ne derecedeydi?… Ne gibi edebler, merasimler, adetler vardı?… Derviş Ahmed Peşkarî bunları bir risale haline getirmiş ve ismine de «Tayyibetü’l-ezkâr» (Tatlı Hatıralar) adını vermiştir. Tayyibetü’l-Ezkâr risalesini Osmanlıcadan günümüz Türkçesine aktararak, okuyucularımıza sunuyoruz. «Tatlı Hatıralar» ı manevî zevk duyguları içinde okuyacaklarından eminiz. Ubeydullah Küçük

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"sırtımda hemen dağ! dibimde gün batımında çakalların sesi duyulan vadi uzanıyor... orada, uzaklarda denizi görebiliyordum.. ufka doğru dar ve uzun bir yol gibi uzanan denizi..!"
Sayfa 247Kitabı okudu
' Şimdi okumak için elinde vakti olanlara avazım çıktığı kadar sesleniyorum: ''Ey Allah'ın kulları okuyun... Şu üstünüze çöken, şu sizi boğan, şu birbirimize küfrettiren, kurşun sıktıran, şu bombaların patladığı, şu insanların solgun yapraklar gibi caddelere döküldüğü, şu enflasyon paraları ile kurşunlanan vitrinlerden, şu insanları koltuklarına mıhlayan televizyondan, şu yaşamayı işkence haline getiren zam haberlerinden, şu anarşi bültenlerinden kurtulmak istemez misiniz? Kitaplara dönün, okurum diye aldığınız, masanızın üzerine bıraktığınız kitaplara dönün. Kütüphanenizin raflarında unuttuğunuz kitaplara dönün. Barış için kitaplara dönün. Oh dünya varmış!.. diyebilmek için kitaplarınıza dönün. Bakın, dünyada gül yetiştiren adamlar da varmış...''(GÜL YETİŞTİREN ADAMLARA TUTUNMAK)
Reklam
Bir şarkı gibisin dünya! Çoğu zaman hüzün makamında Coşkulu bazan da Kimi zaman bir öğle vakti gibi Sıkıntılı ve sabit
Hamd Olsun. Yaratana Hamd olsun Yaratıp imtihan edene Imtihandan geçirip zafere erdirene Bilinçleri bileyip sabırlar verene Rahman olana Rahîm olana Muîn olana Hamd olsun.
Kırk günde erene geç kaldın, kırk yılda erene ne çabuk erdin derler.
Ararsan bulursun babacığım. Yeterki nerede arayacağını bil.
Hızır kan ter içinde uyandı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Nefes nefeseydi, kalbin yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Son hatırladığı kör odaya girdiydi anladı ki rüya görmüştü. Dudaklarından, “Allah’ım, bu nasıl bir rüya böyle?” sözleri döküldü. Evet, odasında ve yatağındaydı.
Sayfa 232Kitabı okudu
Reklam
Minareye çıkıldığı zaman… Görüldü ki; çok katlı binaların, bankaların ve mağazaların, tıkış tıkış arabaların arasında Hafız Yaşar’ın yorgancı dükkanı büzülüp kalıvermiş.Ama öyle bir yerde kalmış ki… O mahut ve meşhur yolu tıkayıvermiş. Eski usul döşenmiş yosunlu kiremitlerine, ahşap gölgesini aldırmadan, planlara, plancıları,istimlake,fırlayan emlak fiyatlarına aldırmadan. Orada, görenlerin “Yahu şuncacık dükkanı temizleyip de koca yolu geçiremediniz mi buradan?“ dedirtecek şekilde varlığını korumuş. Orada, yola karşı, çiçeklerini açmış durmuş.
Nedir başarı?
Hırsın bittiği yerde başlıyor oysa mutluluk, daha hızlı gitmekle başarı ve mutluluğa daha çabuk ulaşabileceğimizi sanıyoruz, hayır. Sadece köprüden önceki son huzur ve sükûnet çıkışlarını kaçırıyoruz. Başarı peşinde ömrünü heba eden işkoliklerin yıldızları izlemekten mahrum kaldığını kim onlara söyleyecek?
Sayfa 188Kitabı okudu
Nedir Başarı
Aristoteles başarıyı, ‘’Güzel bir ruhun dışarı ışıması’’ olarak görmüştü, tıpkı yapraklarını açan bir gül gibi açılan bilinç.
Sayfa 188Kitabı okudu
Karşılıklı Sorumluluk
Bir mutasavvıf, dinin incelikli gayesinin, kişinin başkalarından ve dünyadan zarar görmesine mani olmaktan ziyade, dünyayı ve başkalarını kendisinden sadır olabilecek zarardan muhafaza etmek olduğunu söylemişti. Gerçekten de din duygusunun pratiği en temel düzeyde ‘’yaratana ihtiram’’ ve ‘’yaratılmışa ihtimam’’ payandaları üzerine yükeselir.
Sayfa 164Kitabı okudu
Korku ve kaygılar yüzünden ‘şimdi’ elimizden kaçıp gidiyor. Oysa hayat şimdide çiçek açar.
Ey Mutlak Güzel, bizi güzellikle terbiye ve teselli et! Bizi onaranlardan, bir kalbi kırılmaktan koruyabilenlerden eyle, incitenlerden değil.