Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Harputlu

Elbette, Allah'tan başka her şey mahlûktur ve elbette Allah'tan başka her şey helak olmaya mahkûmdur. Çünkü tek ve gerçek varlık sadece Allah'tır. Bütün bunlarla birlikte, topyekûn mahlûkat, çeşitli ve geçici biçimler ve ifadeler içinde, birer «âyet» ve «mesaj» olarak, Cenab-ı Hakk'ın fiillerinden, sıfatlarından ve isimlerinden haberler getirmekte olan «ilâhî eserler»dir. Bu halleri ile asla inkâr edilemezler. Üstelik, Allah'ı hatırlattıkları müddetçe de güzel ve iyi şeylerdirler. | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 42.
Sayfa 42 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
Reklam
Allah, ezelî ve ebedî hayat sahibidir ve bu «Hayat» sıfatına ait tecellilerle bütün hayat tezahürlerinin yegâne kaynağıdır. Bu âlemde müşahede ettiğimiz bütün kıpırdanışlar, bitmez ve tükenmez bir hayat kaynağının varlığına şehadet etmektedirler. Her canlı mahlûk, bize, yüce «Hayy» ismini öğretmek için gönderilmiş birer mesaj gibidir. Biz, bu mesajlara bakarak, geçici ve fânî formlar içindeki hayat tezahürlerine rağmen, bizim hayat ve diriliğimizden çok farklı, ezelî ve ebedî olan bir hayatın varlığını idrak etmeliyiz. | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 35.
Sayfa 35 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
Yaratılmışlar, «varlığın» ve «yokluğun» kokusunu, birlikte ve bir arada taşımalarına rağmen, yine de bir «şey»dirler. Yaratılmışlar, ne «hiç»>, ne de «hep»tirler. Bu fânî ve geçici varlıkları, «yok bilmek» de, «ezelî ve ebedî sanmak» da yanlış... Mümkünati, inkâr etmek, bir idrak hatası ise, onu ilâhlaştırmak da düpedüz küfür… | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 30.
Sayfa 30 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan, sınırlı yaratılmakla birlikte, "sonsuzluğa vurgun' dur. Bunu asla garip bulmuyoruz. Garip olan, insanın «sınırlıda sonsuzu», «mahlûkta Hâlık'ı» araması değil «buldum» vehmine kapılarak «sonluyu sonsuz», «mahluku hâlık» sanmasıdır. Halbuki Íslâm'da, tevhid ve tasavvufun sırrı, şu kaide içinde özetlenmiştir: «O ki, Allah sanırsın, o sandığın şey, Allah'ın varlığını idraklerden gizleyen bir perdedir». Aklımıza ve tasavvurumuza ulaşan hiçbir şey ve hayal, asla ilâh olmaz. Allah, objektif ve sübjektif bir varlık değildir. O, «mutlak varlık tır. O'nu hayal ve tasavvur etmek mümkün değildir. Bu sebepten İmam-ı Rabbanî Hazretleri şöyle buyururlar: «Allah, tecelli eder, ötelerin ötesinde, ötelerin ötesinde, onun da ötesinde...» Evet, sonsuza kadar «ötelerin ötesinde... » | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 26-27.
Sayfa 26 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
Sırası gelmişken "necâsetten tahâret" bahsini biraz inceleyelim: Zâhirde necâset, insandan çıkan bir nesne olduğu gibi necâset dediğimiz aynı zamanda her insanın ağzından giren yemektir. İşte "necâsetten tahâret" derken evvelâ yiyeceğimiz şeylere içeri alacağımız nesnelere itinâ edelim ki necâsetten kurtulmuş olalım. Doğrusu
Sayfa 172 - H Yayınları, 3. Basım: Ağustos, 2022
Reklam
Milliyetçilerin yüreği, bir ananın yüreğine benzer. Öylesine yumuşaktır, öylesine sıcaktır, kollayıcı ve koruyucudur. Kin tanımaz, aşk ile yanar, kötü bir durumla karşılaştığı zaman telâşlanır, çırpınır. Analar, çocuklarının hastalığı bahsinde pek vehimli olurlar. Nezleden bile korkar, yavrularının elden çıkacağını sanırlar. Milliyetçiler de öyledir. Zararına inandıkları hâdiseleri biraz büyütürler. Milliyetçilerin korkaklığı, mücadeleden kaçınacakları mânâsına gelmez. Milletin varlığı tehlikeye girince dövüşmesini herkesten iyi bilirler. | Galip Erdem, Ülkücünün Çilesi, Ötüken Neşriyat, 13. Basım: İstanbul-2020, s. 178.
Sayfa 178 - Ötüken Neşriyat, 13. Basım: İstanbul-2020Kitabı okuyor
Keramet nedir? Keramet özel bir evliya harikası' değildir ki. Bilindiği gibi terim niteliğiyle 'keramet' Allah'ın, peygamber olmayan herhangi bir bireye sade veya olağanüstü güzellikler ihsan etmesidir. Bu ihsanı güzellikler' kavramıyla değil de 'doğaüstü durumlar' anlamıyla tanımlaştırırsak, keramet terimini
Sayfa 86 - Profil Yayıncılık, 10. Baskı Temmuz 2008Kitabı okuyor
Allah'a ancak barış içindeki kalp (= selim kalp) ile varılabilir. 'O gün mal ve evlatlar yarar sağlamayacak, yalnızca Allah'a selim kalp ile gelen kazanacaktır' diyen Kur'an-ı Kerim bu melekenin insan için en merkezi sistem olduğunu vurgular. İnsanın makineleşmesinden yakınıp duran pek çok Müslüman aydının, örtülü bir biçimde ve herhalde farkında olmaksızın akılcılığı kalbin önüne alışları merkezden kaçış türleri içinde en vahimidir. İlginçtir ki bu ‘kalpsiz Müslümanlık türü'nü ‘akılcılık' konusunda eleştirici davranan ve küçümseyen bazı sözde tasavvuf çevreleri de besleyebilmektedir. Aydın olma iddiasındaki pek çok Müslüman, görünüşte akıldan çok kalbe vurgu yapan sahte veya kof mistiklerden kendini ayrı tutmak için, belki de olduğundan daha fazla ‘akılcı' görünmeye yönelmektedir. Akılcılık açmazı, başta sosyalizm modası olmak üzere diğer Batı kökenli akımların da etkisiyle özellikle son yüzyıl içinde Müslüman aydınların büyük çoğunluğunu, günlük hayatta, 'ilm-i ledün', 'keşif', 'tasarruf', 'nazar', hatta 'dua' gibi fizikötesi bilgi ve iletişim yöntemlerinin fiilen inkârcısı hâline getirmiştir. Böylece onların, düşünce ve işlerine, Allah'ın yardımı büyük ölçüde kesilmiş, arayış ve çözümlemeleri her geçen gün yaratıcılıktan daha da yoksun duruma gelmiştir. Bu, Müslüman için 'olağanüstü'nün tükenişidir. | Ömer Lütfi Mete, Allah’sız Müslümanlık, Profil Yayıncılık, 10. Baskı Temmuz 2008, s. 77-78.
Sayfa 77 - Profil Yayıncılık, 10. Baskı Temmuz 2008Kitabı okuyor
On dokuzuncu yüzyılın başında Yunanlılar, bilhassa Ruslardan destek alarak bâzı siyâsî cemiyetler kurmuşlardı. Bunların en faal ve tehlikeli olanı da Etniki Eterya adlı cemiyetti. Gayesi, Bizans'ın ihyâsı, İstanbul'un Türklerden alınması ve Türklerin Avrupa'dan atılması olan bu cemiyetin gayret ve kışkırtmasıyla Eflâk-Boğdan ve Mora'da isyanlar çıktı. Öyle ki bu isyanlarda Mora'da elli bine yakın Türk öldürüldü. II. Mahmud, hükümdarlar kadar imtiyaz tanıdığı Ortodoks Patriği Grigorios'un da isyancılarla işbirliği ettiğini tespit edince onu, Fener Patrikhânesi' nin orta kapısında astırdı. Göğsüne de ihânetini anlatan bir yazı yapıştırılarak üç gün İstanbullulara teşhir edildi. Bâb-ı Âlî, isyânın başında olanlardan yakalananları îdam ettirdi. Edirne, Kayseri, Tarabya ve Edremit piskoposları da bunların arasında idi. Hattâ Boğaziçi'nde muhteşem saray ve konaklarda yaşayan Fenerli zengin Rum beylerinden bâzıları da bu ihânetin içinde olduklarından aynı cezâya çarptırıldılar. Daha sonra yeni patrikin emriyle bu orta kapı o târihten îtibâren örülerek kapatıldı ve bir pâdişah veya sadrâzam aynı yerde asılıncaya kadar da açılmamasına karar verildi. | Sâmiha Ayverdi, Dünden Bugüne Ne Kalmıştır, Kubbealtı Neşriyâtı, 3. Baskı Mart 2019, s. 26.
Sayfa 26 - Kubbealtı Neşriyâtı, 3. Baskı Mart 2019Kitabı okudu
Türk-İslâm fetihleri kalıcı, yapıcı ve devamlı idi. Zira İslâm'ı, bütün müslüman ülkelerden daha üstün bir zevk ve anlayışla canı ve kanı bahasına korurken asla ne batı gibi müstemlekeci, ne de emperyalist olmuştur. Müslüman, Allah'ın yeryüzünü tevhîdi¹ ile ışıklandırdığını, îmânının îcâbı olarak gördüğü için tâbi ülkeleri ne ezdi ne de kırıp kopardı. | Sâmiha Ayverdi, Dünden Bugüne Ne Kalmıştır, Kubbealtı Neşriyâtı, 3. Baskı Mart 2019, s. 19-20.
Sayfa 19 - Kubbealtı Neşriyâtı, 3. Baskı Mart 2019Kitabı okudu
Reklam
Kendimize benzemekten korkmak, bize Avrupa, Amerika, Rusya pınarlarından emperyalizm, kapitalizm, siyonizm, komünizm, sosyalizm kanallariyle gelen müthiş aşağılık duygusudur. Kendi değerlerimizi yele verip bunlara kapıldığımızdan beri Türk'e mahsus denilebilecek hiçbir şey yaratamadık. Ne mimarlıkta, ne resimde, ne mûsikîde ne de hatta şiirde, dünyaya gösterilebilecek kişliğimiz vardır. Törelerimiz kuşa dönmüş, oyunlarımız, türkülerimiz rüzgârda savrulmuş, pek tabiî ilmimiz, felsefemiz, hukuk, iktisat ve ahlâkımız da olamamıştır. Kendi şahsiyetinden mütemadiyen korkan adamın, başkalarına özene bezene günün birinde bir karnaval maskarasına dönmesi tabii değil midir. | Ahmet Kabaklı, Kültür Emperyalizmi, TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020, s. 102.
Sayfa 102 - TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020Kitabı okudu
1830'dan beri, tanzimat, islahat, inkılâp, devrim, reform adlariyle yapılan baskınların çoğu, yabancılara bağlı kültür kompradorlarının, bizi bizden soğutmak, alaturkalığımızı gidermek, Türk arslanının yelelerini yolup, ayaklarını kesmek için attıkları makaslar, bıçaklardır. Bizi küçümsemek, ülkemizi karartmak, ruhumuzu kötümser mağaralara itmek uğruna bugün taklitçi maymunlarla kızıl ayıcıkların birlikte taşıdığı tezyif bayrağını yırtmalıyız. | Ahmet Kabaklı, Kültür Emperyalizmi, TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020, s. 100.
Sayfa 100 - TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020Kitabı okudu
Esasen emperyalizme karşı dişi feryatlarıyla değil, emperyalizm iddiası ile çıkılır. Süfliliğe, bozukluğa, ahlâksızlığa, geriliğe, sefalete tarihimizin şerefli zamanları örnek alınarak karşı çıkılabilir. Büyük Hun, Batı Hun, Avrupa Hun, Akhun, Göktürk, Avar, Hazar, Uygur, Karahanlı, Gazneli, Büyük Selçuk, Harzemşahlar, Altınordu, Timur, Babür, Selçuklu, Osmanlı Devlet ve İmparatorluklarını düşünün. Hepsi ecdadımızın eseridir. Ve yeryüzünde hiçbir millet, bu kadar çok büyük devlet kurmuş olmakla övünemez. Böyle bir milletin çocukları ruhî küçülüşlerden kurtulmalıdır. Tarihin büyüklüğe çağıran saati kulak dibimizde vurmağa başlamıştır. | Ahmet Kabaklı, Kültür Emperyalizmi, TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020, s. 89.
Sayfa 89 - TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020Kitabı okudu
Bizi küçültmek ve bir daha şanlı tarihin, dünyaya hâkim olduğumuz günlerin ve cihana söz geçirtme imkânının lâfını bile ettirmemek için Avrupa, kültür emperyalizmi'ne başvurmuştur. Bu fesatlıkta o kadar ileri gitmişlerdir ki maarifimize el atmışlar, okumuşlarımızı aşağılık duygusuna itmişler, dinimizi, dilimizi, kültürümüzü, musîkimizi, mimarimizi, folklorumuzu kendi ayağımızla kendimize çiğnetmişler, şanlı tarihimize, kendimizi sövdürtmüşler... kültür emperyalizminin beşinci kollarını başımıza zaman zaman devlet adamı bile yapmışlardır. | Ahmet Kabaklı, Kültür Emperyalizmi, TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020, s. 88.
Sayfa 88 - TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020Kitabı okudu
Her ülkenin milliyetçileri, eğer varsa adaletsiz adliye ile, ilimsiz üniversite ile, devlet yıkıcı devlet radyo-su ile, dil bozguncusu dil kurumu ile, milliyetsiz Millî Eğitimle kıyasıya vuruşarak medenî cesaret örnekleri vermek zorundadırlar. | Ahmet Kabaklı, Kültür Emperyalizmi, TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020, s. 85.
Sayfa 85 - TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020Kitabı okudu
2.585 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.