Kartaca, dost evsahibim, hoşça
Kal!
Kader çağırıyor beni deniz kıyısında.
Bu gece Hermes göründü bana düşümde; Bereketli İtalya'ya çağırdı beni.
Jupiter böyle istiyor, annem böyle istiyor; Fenikelim izin versin, o zaman gideceğim.
İzin versin vermesin, Aeneas gitmeli.
Unuttun mu, kaç komşu ülkenin kralı
Silaha sarıldı, seni sevgilİm olarak seçtiğim için? Kartacalılar nasıl da isyan ettiler,
Iarbas nasıl da küplere bindi. '
Tüm dünya bana ikinci Helen diyor
Bir yabancının güzelliğine kapıldığım için.
Kartaca yerle bir edilsin güzel Troya gibi,
İkinci Helen desinler bana da,
Yeter ki Paris gibi sadık ol!
Senden bir oğul doğursaydım acım daha az olurdu, Aeneas'ı görürdüm onun yüzüne bakınca.
Eğer şimdi gidersen arkanda ne bırakırsın, Azalmaktansa artan acılarım dışında?
İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok, içimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...
Aynı saatte gelmen daha iyi olur,” dedi tilki. “Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez.”
Sizin dünyada insanlar” dedi Küçük Prens, ‘bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar; yine de aradıklarını bulamıyorlar.”
“Bulamıyorlar.” dedim.
“Oysa aradıkları tek bir gülde, bir damla suda bulunabilir.”