Yapabildiğim kadar göz göze gelmek istiyorum satırlarla. Her paragrafı bitireceğime söz veremem. Çünkü ben, her harfin yolcusuyum. Duracağım duraklar, yürüyeceğim yollar, selam vereceğim insanlar var daha.
Etrafımızdaki insanlara karşı cömert olabilme miz için onlara tüm dikkatimizi verebilmemiz de gerekiyor. Vermeye dikkatimizle başlamak cömertliğimizi derinden etkiliyor. Çünkü verici olmamız için gereken empatiyi kuracak zaman ve dikkati bulmak, davranışlarımızı çok etkiliyor.
Sen de seni hayata bağlayan neyse oraya dokun," dedim. “Rûhunla oraya dokun. Sana canlılık veren neyse onu al, hayatına taşı."
Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum; bu kitaplarda yazan bir şey değil ama deneyimle vardığımız bir şey.
Uyanık olan kişi tedirginlik hâlini korusun, yaptığı çok ibadeti küçük görsün, nefsinin değişip dönüşmelerinden ve kaderlerin ona nüfûz etmesinden korksun.
Şimdi onlar benim birkaç kuruşuma el koymak için hükûmet kararı alıyorlar. Eski sultanın mallarına el koymaya çalışıyorlar. Sonra da getirdikleri Meşrûtiyet düzeninin hürriyet, eşitlik, adalet olduğunu iddia ediyorlar.
Bana müstebid dediler, istibdatçı demeye başladılar. Oysa ben hükümdarlığım boyunca başkalarının elinde olan en küçük bir hurma tanesine dahi dokunmayı düşünmedim.
Biliyor musunuz, içimiz her şeyi olduğu gibi hayatımızı nasıl yaşadığımızı da takip eder. “Ben yaşıyor muyum?" diye sorar. Kimi insanda kırkına doğru jeton düşmeye başlar.