Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar ? diye söze girmişti kızıldereli. “Onlar ne olacak ?”Onlar da , göğüslerinde bir et parçasıyla, canlı canlı çürüyecekler. Ve bunada yaşamak demeye devam edecekler.
İnsan doğar. On-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve Doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder.Bu aslında bir histir, bilgi değil.
Sevgi, güzel bir kokunun adı mıydı?sevgiliye dair bir koku, sevgiliden beklenen bir koku...Hani Seher vakti saba rüzgarı eserken dimağı doldurması için içe çekilen o bahar kokusu gibi!Hani sevgilinin bulunduğu tarafa yönelip başını kaldırarak derin bir nefes alır gibi! Sevgilinin kendine özgü bir kokusu vardır ya hani! Hiç unutulmayan ve başka bir kokuyla karıştırılmayan bir koku! Bazen bir saç telinden,bazen bizzat sevgili elinden gelip gönülleri sarhoş eder hani! Yanlızca burna değil, kalbe de giren bir kokudur ya o!
Ben Füsun’u çok iyi anlıyorum.”Gerçekten Füsun’u anlıyormuydum?Önemli olan aşık olduğumuz kişiyi anlamaktır elbette.Bunu yapamıyorsak,hiç olmazsa anladığımızı sanmak da iyi bir şeydir.
Ancak güç insanlar arasındaki ilişkileri, en çok da aşkı körelten bir unsurdur.Güç ve iktidar savaşının olduğu bir yerde aşk yaşanamaz çünkü aşk, kendisi de dahil hiçbir iktidarı kabul etmez.