Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Özden ÖZTÜRK KAYA

Şiddetin aşktan daha çok kavramla anlatılabildiği bir ülkede insanlar öfkenin her türlüsüne uygun aptalca kararlar alabildiği halde aşk için bunu yapamıyorlar. Çünkü şiddet hakkında söyleyebildikleri, aşk için söyleyebildiklerinden daha fazla. Çünkü bir kadını anlayabilmekten acizken, akılları her türlü siyasal ve ekonomik teoremlere yeterince eriyor.
Reklam
Arzın merkezinde nicesinden haberler sende Şu köşeden İsa’nın sesi biraz ötede İbrahim Zekeriyya şu kütüğün dibinde sessiz İki yarısı da Musa’nın çalısını dinliyor. Göğün uzandığı yerde adın yazılı Ey Aksâ.
Kiraların, vergilerin, vereceklerin sabitliğine alışmış bir hafızası vardı Roma’nın. Bir ekmeği torun ile dede aynı fiyata alırdı. Fakat nice zamandır fiyatlar Suriye atları gibi koşuyor, maaşlar ve gelirler ise demir atmış duruyordu. Veresiye mal satmış esnaf, eşin dostun haline acıyıp nakit borç vermiş alacaklı kara kara düşünüyordu. Paranın pul olacağını Forum’daki sarraflar bile öngörememiş, onlar da keselerinin derdine düşmüştü, çok kurnaz olanlar hariç.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“İdeoloji ve izimler, idraklere giydirilmiş deli gömleklerdir.” Cemil Meriç
Reklam
İnsan manevi kaynaktan uzaklaştıkça parça parça öldürmüş olur kendini: taksitli özöldürüm.
İnsan; arttığını, çoğaldığını duyumsuyordu O’nun yanında.
Sezai Karakoç’un sorduğu şu soru, çağa şahitliğin ve olan biten her şeyden mesuliyet duymanın zirvesine ve çerçevesine işaret eder bir bakıma: “ Bu dünyada olup bitenlerin Olup bitmemiş olması için Ne yapıyorsun” Bu büyük soruya vereceğimiz cevapta mesuliyet duygumuzun kıymeti saklıdır. Ki bu aynı zamanda insanın gerçek değerini de ortaya koyar. Çünkü insan derdi kadardır ve ona, yaptığından başka da bir şey kalacak değildir.
Saçlarımızın aksine, o yaşta beyaz olan birçok şey vardır ki bu yaşta karadır.
Reklam
… Ama ikimizde yakınmıyoruz. Çünkü bizim gibi olanlar, gerçek hüznü yaşayanlar sizin anlayacağınız, yakınmayı bilmezler. Bizim gibi toptan bir vazgeçişe başvurmak zorunda kalanlar yakınmayı bilmezler, başkaldırmayı da. Elimizde kalanlar yaşadığımız günlerin bir tortusudur. Şu gün ne veriyor, bilmiyoruz. Yıllar sonra tortusunu tadınca bileceğiz. …
“Tekrar buluşacağız, bu dünyadan yorgun ayrılanların huzura kavuştuğu o yerde!”