Simyacı bir şişe açıp konuğunun bardağına kırmızı renkli bir sıvı koydu.Şaraptı ve ömrü boyunca hiç içmediği en güzel şaraplardan biri.Ama şarabı şeriat yasaklamıştı.
"Kötülük,"dedi Simyacı. "İnsanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır."
Kağıttan bin turna kuşu efsanesi derki: Bir insan hastalandığında, kağıttan bin adet turna kuşu, yaparsa, bunu gören tanrılar bu kişiyi sağlığına kavuşturacaktır.
"Belki de seni görmeden önce aittim sana.
Hayatım daha biçimlenirken sözlenmişti seninkiyle;
Beklenmeyen bir karmaşada haberdar olmuştum adından
Ruhun orada saklanmıştı benimkini uyandırmak için."
İkisinin içinde de hem uzun zaman sonra tekrar görüşmenin verdiği vir memnuniyet, hem de belki de bir daha görüşmeyeceklerini sezmekten doğan bir hüzün vardı. Hayat, birbirinden ayırdıklarını, kısa bir müddet için tekrar yakınlaştırır gibi olsa bile, uzun zaman yan yana bırakmıyordu. Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değildi ve sadece hatıralar, iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi.
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021174,3bin okunma
Zaten beni doğu gençliğine hayran eden sebeplerden biri de bu üstün zekaları ve itaatleridir.
O asi, o serkeş görünüşleri arkasında, Yarabbi, ne tatlı bir itaatleri vardır.
Ed Bloom: Josephine, bilmem biliyor musun, Kongo’daki Afrika papağanları sadece Fransızca konuşur.
Josephine: Gerçekten mi?
Ed. Bloom: onlara İngilizce öğretmek olanaksızdır. Ama ormanda dolaşanlar onların çok güzel Fransızca konuştuklarını duyar. o papağanlar her konuda konuşurlar. Politika, sinema, moda, din hariç her konuda.
Josephine: neden din hariç?
Ed. Bloom: din hakkında konuşmak kabalıktır. Kimi inciteceğin belli olmaz.
--Büyük balık
Artık çoğu zaman ölülerimizi bile saymıyorduk. Boşnak halkı olarak savaşta ölenlerimizin arkasından ağlamıyorduk. Savaş buydu demek ki... Anormal olan şeyleri nasıl da normalmiş gibi görmeye başlamıştık. Kendimizle, savaşla, kısacası her şeyle alay ediyorduk. Her şey yolundaymış gibi olaylara mizahi bir gözle bakıyor, adeta başka bir direniş sergiliyorduk. Yaşananlar sanki savaş değil de bir masal gibiydi...