Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nudem

Nudem
@Nudemarjin
Mardin
45 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Ayrılıkların bir rengi vardır, susuşların Bekleyişlerin, yalnızlıkların da öyle Şehrin görüntüsü unutmanın rengine benzer İstasyonlarsa özleme dönüktür nedense Ve bir köşesinde mutlaka taşra kokusu Kokunun rengi nasıl yayılır bilirsin Güllerden, fesleğenlerden ve acılardan Hiç konuşmayalım istersen susmak bir dil Bir hatırlamak olsun yitirdiğimiz ne varsa Hatırlamak deyince içimden bir rüzgâr Işıkları söndürülmüş kasabalar geçiyor Komşu bahçeden hoyratça kopardığım güller Kendimi Pekos Bill yerine koyduğum Günler düşüyor içime, kendime sığmıyorum
Reklam
Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller Suyu dinle ateşi yak özledim demek bu
Sayfa 221
Ne de olsa devrilmenin her saniyesi başlangıca ithaf edilen bir nevi vedaya dönüştü artık.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
"Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi."
Reklam
İnsan biraz para kazanınca eskisinden de fakir oluyormuş. Hiç para her şeye yetiyordu, biraz para hiçbir şeye yetmez oldu.
İnsanların neler yapıp yapmayacağı önceden hiç belli olmaz, beklemek, zamana zaman tanımak gerekir, her şeye egemen olan zamandır, zaman, kumar masasında karşımızda oturan öteki kumarbazdır ve bütün kartlar onun elindedir, bizler ancak yaşam karşılığında o masadan bir şeyler kazanırız, kendi yaşamımız karşılığında...
Korku insanı kör eder, dedi koyu renk gözlüklü genç kız, haklısınız, gözlerimiz görmemeye başlamadan önce bizler zaten kör olmuştuk, korku bizi kör etmişti. Aynı korku yüzünden körlüğümüz sürüp gidecek.
Küfürlü konuşmuyorlardı, en çok bu dikkatimi çekmişti. O yüzden neye kızıp neyi desteklediklerini çok ayırt edemiyordum.
Sanki camdan yapılmış gibiydim; içinden objelerin görülebildiği ama üzerinde hiçbir iz bırakmadığı bir şeye dönüşmüştüm.
Reklam
Ulu Tanrım, kalbim seninle konuşmak için içimde bir su gibi akıyor ama sen bu yüreği korkuyla dolduruyorsun ve korksam da dua etmem için bana ağız verdin. Bana ne bilgelik ne de kurnazlık bahşettin, senin öfkeni nasıl dindireceğimi bile bilmiyorum.
İnsan hayatının sadece bir rüya olabileceğini birileri daha önce düşünmüşler, bu duygu beni daima sürüklemiştir. İnsanın etkin ve araştırmacı güçlerinde saklı sınırları kavradığımda, her işin zavallı varlığımızı sürdürmekten başka bir amacı olmayan ihtiyaçlarımızın tatminine yönelik olduğunu gördüm. Üstelik araştırmanın belli noktalarındaki durgunluk, sadece düşlenen bir tevekküldü. Arasında tutsak olduğumuz duvarlara renkli şekiller ve aydınlık görüntüler çiziliyor. Wilhelm! Tüm bunlar beni suskunlaştırıyor. Kendi içime kapatıyor ve orada bir dünya buluyorum! Yeniden bilgiden çok sahnelemenin ve hayat dolu gücünün karanlık tutkusu beliriyor. Orada her şey bilincimden çıkıyor ve sonra öylece dalgın bir halde, dünyaya gülümsemeye devam ediyorum.
Mutluluğun hep bir nesnesi vardır, bir şeyler yüzünden mutlu olunur, varlığı dışardan bir olaya bağımlıdır. Oysa neşenin nesnesi yoktur. Belirgin olmayan bir nedenle sarar seni, varlığı güneşe benzer, kendi yüreğinin ısısıyla yakar.
İki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek istiyordum.) Duvarların rengi neydi ? Derimin rengi neydi ? Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla, dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu. Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi... Adımdan gayrısını bilmiyorum.
Sayfa 71
44 öğeden 31 ile 44 arasındakiler gösteriliyor.