Merhaba,
Birinci Dünya Savaşı Filistin cephesinde Zeytindağı’ndaki karakolda görevli Falih Rıfkı Atay’ın anılarını anlattığı bu kitap o döneme yakından şahitlik etmenizi sağlıyor. Yazar İstanbul’da gazetecilik yaptıktan sonra savaş başlayınca Cemal Paşa’nın emrine atanır. Şifreli mesajların iletiminden sorumlu olur. Bu vesileyle tüm yazışmalara hakimdir.
Eser Ölberg, Ön Söz, Zeytindağı , Bazı Hatıralar ve Çöl Destanı bölümlerinden oluşuyor. Falih Rıfkı; Cemal Paşa ile görüşmelerinden, yazışmalardan bahsederken Osmanlı ‘nın gözünde bu kutsal toprakların değerinin ne kadar büyük olduğunu kanıtlıyor. İstanbul halkı ve Anadolu yoksulluk içerisindeyken bile devletin borç ile Beyrut’a yollar döşemesi bunu gösteriyor. Kudüs kaybedildikten sonra Cemal Paşa Anadolu’ya döndüğünde yoksulluğu görünce “Keşke ben Anadolu’da kalsaydım.” diyerek hüznünü paylaşıyor çünkü kendisi de dahil olmak üzere hiç kimse kutsal toprakların kaybedileceğine inanmıyor. Elinden geldiğinden fazlasını bu topraklara harcıyor, harcatıyor.
Eser ibret alınacak birçok anı barındırıyor. Kitabın arka kapağında bu anıların ne denli önemli olduğu Cumhurbaşkanı ve yazarların yorumlarından da anlaşılıyor.
Kitabı okuduğumda beni en çok etkileyen istasyonda oğlu Ahmed ‘i bekleyen annenin anlatıldığı kısım oldu. Sizinle de paylaşmak istedim .
Rabbim tüm şehitlerimizin mekanını cennet eylesin. Milletimizin birlik ve beraberliğini daim kılsın.
Mutlaka okuyun, okutun.
2024 yılında okuduğum ilk kitap #balthazar oldu. Lawrence Durrell’ın meşhur seri romanı olan İskenderiye Dörtlüsü’nün ikinci kitabı Balthazar.
Eser ilk roman Justine gibi şiirsel bir üslup ile yazılmış , roman değil de sanki bir şiir kitabı okuyor gibisiniz. Birinci kitabın devamı olduğu için de kurguya hakimsiniz. Bu sebeple konuyu kavramada
İlkin gençler, asma gibi, yaşlıların kalın dallarına tırmanırlar, yaşlılar onların yumuşak , körpe parmaklarını gövdelerinde duyarlar; daha sonra yaşlılar gençlerin onlara destek olan güzel gövdelerinden aşağı, ölümlerine doğru inmeye başlarlar,
İskender Pala’nın son çıkan kitabı Aşk Hikayesi bizi uzun bir yolculuğa çıkarıyor. Karadeniz’in kuzeyinden başlayan bu yolculuk İstanbul, Mısır güzergahını takip edip Sultanahmet Camii’nin açılışına tekamül eden yıllarda İstanbul’da tamamlanıyor. Bir Hristiyan kız ile Müslüman gencin uzun yıllar alan aşk hikayesi bizi bu coğrafyadaki tarihi olaylarla birlikte maceradan maceraya sürüklüyor. Iskender Pala’nın güzel, etkileyici dili ve anlatımıyla eser keyifle okunuyor. Hem tarihi roman hem de bir aşk hikayesi okumak isterseniz bu eser size her ikisini de sunacaktır.
Kitaptan Alıntılar
* Aşk nedir?
Demek aşk görmekle başlıyor.
Aşk besbelli ki nezakettir, cömertliktir, güzel davranıştır , fedakarlıktır.
Aşk tenhayı seviyor besbelli.
Elinde uzun zaman kar tutarak ateş hissini almaya çalışmak gibi bir şeydi bu.
Demek aşk bütün sözlerin sevgiliye dair olmasının adıydı.
Aşk, iradenin alıp başını gitmesi olmalı.
Aşk, sevgili için kendinden kaçmaktır. “
Sayfa 108/109
“Adalet için daha çıkanların adaletsizlik yapmaları, namus için baş kaldıranlar namus kirletmeleri nasıl izah edilebilir ki?”
“Şiddet güç gösterisi değildir, unutma, sabır da eylemsizlik değildir.”
Sayfa 112/113
“ Unutma insanlara insafsızlıkla kılıç çekenler sonunda insafsızların kılıcı ile ölmüştür!”
Sayfa 157
Aşk Hikayesiİskender Pala · Kapı Yayınları · 20231,597 okunma
Şiir mi okuyorum yoksa roman mı ayrımını yapmakta zorlandığım bir kitap oldu Justine. Çok merak ettiğim İskenderiye Dörtlüsü’nün ilk kitabı olan Justine, kitaptaki kadın kahramandan almış adını.
İskenderiye kentinde yaşayan çok farklı milletten insanların farklılıkları ile bir arada bulunması hem mekan hem de kişi unsurları ile şiir tadında anlatılıyor. Yazar her daim sorgulama halinde. Karakterleri tanıtması sayfalar alıyor ve tanıtırken de olaydan olaya geçiş yapıyor. Kimi zaman geçişler o kadar hızlı oluyor ki okuyuş kopuyor. Okuduğum yeri kavrayamayıp dönüp tekrar okuduğum kitap sayısı azdır. Bu kitapta bunu çok sık yapmak zorunda kaldım.
Kitapta aşk, tutku, sadakat, arkadaşlık, vatan, sevgi gibi kavramlar sorgulanıyor. Her kavramı yüklediği bir karakter var. Bu kişileri objektif bir bakış açısıyla anlatıp yorumu okuyucuya bırakıyor. Dürüst görüp tanıdığımız karakter sonradan aldatan kimliğe bürünebiliyor.
Okuması oldukça zor bir kitap ama devamını merak ediyorum. Anlam ağırlıklı kitap olduğu için sakin kafayla okumayı tavsiye ederim. Sevgiler
JustineLawrence Durrell · Can Yayınları · 2022551 okunma