Tu semper manebis mea primula...
Bir gün baksam ki gelmişsin...
Mısıra sultanı kuyudan gelir…
Karanlık etrafını sardığında, kendine kalbindeki ışığı hatırlat…
Belki güneş bir gün ikimiz için doğar
Belki korkuları hayallerimiz boğar
O masal günü gelinceye kadar
Susuyorum, susuyorum…
Susadıkça yüzün düşer aklıma
Korkar oldum düşlemekten
Adını anarım çoğalır sesim
Konuşmaktan, düşünmekten, özlemekten…
Gel bak bir elimde gökyüzü var hala
Ötekinde kayıp giden yıldızlar
Korkularda benim umutlarda
Beni bırakma
Beni bırakma…
Bir zaman erişilmezdin benim için, şimdi vazgeçilmezsin. Bugün olduğu gibi yarın da varlığın yaşantımın tek varlığı olacak. Senden aldığım güçle bütün engelleri yıkacağım senin için…
Yandı birden korkuyla gözlerine uçan kuş
Bulutlar aynalara seni sordu ıraktan
Deniz sanki isyankâr bir rüyada boğulmuş
Nehirlar aktı sana; ben uzaktan uzaktan…
Mesafenin önemi yoktur.
Burnunun dibinde olsa ne olacak?
Seni anlamıyorsa…
Ama birisi vardır ki dünyanın öbür ucunda.
En ihtiyaç duyduğun anda,
İki satırıyla bile olsa,
Bir çırpıda yanı başında…
Mesafe uzaklıklarda değil,
Mesafe fedakârlıkta!