İnsanın kalbi birine aitse başka hiç kimsenin ilgisi pek bir şey ifade etmez. Sevilen kişiyle ilgili olmayan her şey o kadar yavan, o kadar sıradan gelir ki!
“Söyler misiniz, sözgelimi müzik dinlerken, sevdiğimiz insanlarla güzel bir akşam geçirirken, onlarla sohbet ederken duyduğumuz haz neden daha çok bir yerlerde var olan büyük bir mutluluğun yansımasıymış gibi gelir bize?”
Felaket ve sefalet karşısında sefahat ve rahat denilen şeylerin ne kadar kaba, ne kadar adi olduğunu hissettiğim içindir ki, sizin aranıza karışmak, sizin aranızda kaybolmak, kendimi sizinle beraber görmek istiyordum.
Çukurova'nın bereketli topraklarında iş ve ekmek mücadelesinin hangi toplumsal rollere sahne olduğunu, didik didik ederek inceleyen muhteşem bir Orhan Kemal eseri.
Bu incelemede toplumsal cinsiyet rollerinin kadınlar üzerindeki dezavantajlı yönlerine değineceğim biraz. O yüzden biraz ipucu barındırabilir.
Kadın fabrikada, toprakta, inşaatta yani çalışma alanların var olduğu her alanda bulunmaktadır. Fakat bu alanlar içerisindeki rollerine baktığımızda sadece ve sadece bedeni ile var olabildiğini görüyoruz. Tamamen değersizleşmiş ve metalaşmış kadın figürleri Geçimlerini sağlayabilmelerinin ve kendilerini kabul ettirebilmelerinin tek yolu bedenlerini satmak oluyor. Kimisi bunu genelevlerde açık açık yaparken, kimisi de üstü kapalı bir şekilde gerçekleştirmektedir. Kadının sömürülmeden var olduğu tek bir alan rastladım eser içerisinde. Bu alan ise kadının dünyaya getirdiği erkek çocuk ile şekilleniyor. Fakat bakıldığında dolaylı olarak kadının bedeni ile sağladığı bir değerleşme söz konusu oluyor.
Dönemin toplumsal rollerini ve aktörlerini anlayabilmek için harika bir eser.