...
Yollarda insanlar gördüm, ne üstte üst, ne başta baş, ayaklar yalın, kir pas içinde. Dökülmüşler Diyarbakır ovasına.
Köyler gördüm, penceresiz, kuyu gibi, zindan gibi karanlık evleri. Bu evlerde insanlar hayvanları ile birlikte yatıyorlar. Gerisini demeye hacet yok. İş anlaşılıyor. Hayvanlarıyla birlikte yatıyorlar.
Kadınlar gördüm, zayıf, sararmış, ince yüzlü, kuruyup, bir deri bir kemik kalmış kadınlar.
Koskocaman Diyarbakır ovasını gördüm. Diyarbakır ovası çalkalanıyor. Diyarbakır ovasında göç var!..
Bu şehir kılıf içinde. Bu şehir kendisini öylesine gizlemiş ki, tadına varabilmek, onu sevebilmek için emek istiyor, terlemek istiyor. Bu şehri kılıfından soyup mahremiyetine girmeli.