“Toprak, mülkiyet konusu olamaz, tıpkı su gibi, hava gibi, güneş ışınları gibi alım ve satım konusu yapılamaz. Herkes toprak üzerinde ve toprağın insanlara sağladığı şeyler üzerinde eşit haklara sahiptir.”
YouTube kitap kanalımda Japon edebiyatı hakkında daha detaylı bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/QbT0zmxxnoM
BRUH. Bu kitabı tek kelimeyle özetleyecek olsaydım kocaman bir BRUH derdim. Hatta bu kitabın gözünüzde daha iyi canlanabilmesi açısından küçük bir örnekle başlayayım. Livaneli'yi ve Elif Şafak'ı alın, ikisini bir Uzakdoğu
Şu anda bir murakami kitabı okuyorum ve imkansızın şarkısını da 2020 içinde okumuştum. Yazılanların geneline katılıyorum, düz bir kitaptı, laf kalabalığı çoktu ve bitirince de bir şey olmuyor kafada. Kadın karakterler beni de yabancılar gibi rahatsız etmişti ve japonyadaki ataerkilliğin boyutunu düşününce az bile gösterilmiş denebilir. Daha yeni kadınlar toplantılarda konuşmasınlar haberi çıktı üstelik.
Tecavüz hakkında bahsettiğiniz yeri ben hatırlamıyorum malesef, okuduktan sonra beynime girmeden çıkmış meğerse cümleler o zaman. Son olarak ben zaman zaman cidden düz kitap okuma isteği duyan birisiyim. Kitaplar hem hayatı değiştirebilecek hem de zamanı harcamak için bir seçenek. Yoğun eğitim zamanları, vize final proje vs, hiç kitap okumamaktansa bilim-tarihi kurgu seriler veya bu tarz kitaplara elim gidiyor.
Yazım ya da anlam hatasında bulunduysam afedersiniz. Kodlama dil dizimini düzeltmekten beynim azıcık eridi gün sonuna doğru. Yine de yazmadan edemedim.
YouTube kitap kanalımda Beyza Alkoç'u ve Karantina kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: ytbe.one/2Ia6xxuNANg
Nasıl ki "boş yapma, yıkık, duyar kasma, kral, düştüm, yorma reis" gibi kelimeler Z kuşağı turnusolü ise Beyza Alkoç'un Karantina serisi de bir o kadar Z kuşağı turnusolüdür arkadaşlar.
Bu incelemeye özel
Twitterdan geldim. Orada zaten yorumumu yapmıştım ama burada da yazmak istedim. Ben de lise başlarında çevremdeki arkasaşlarımın önerileriyle alıp okuyordum. Kesinlikle iyi bir kitap okumadan kötü kitap ne insan anlamıyor. Umarım ortaokul lisedeki arkadaşlarımızın etrafında iyi kitap tavsiye edip önerecek akran veya iletişimde oldukları insanlar vardır.
Evet, zaten iyiliğin bilinci kötülükle anlaşılır. Aynı şekilde verimli zamanın bilinci de zaman kaybederek anlaşılır, Proust'un Kayıp Zamanın İzinde serisinde öğrendiğim kadarıyla.
Diğer dediğin için ise sosyal medya bizim zamanımızda bu kadar gelişmiş değildi, hatta doğru dürüst bir ağ yoktu. Ama şu an sosyal medya örgütlenmeleri, yazarı savunan fanları falan derken çok ciddi oluşumlar var bu konuda. Bu da konuyu çok etkiliyor haliyle. Güzel yorumun için teşekkür ederim Gökçe.
Kitap önerilerim:
- Yaşar Kemal, Sarı Sıcak
- Anton Çehov, Altıncı Koğuş